İnsanlar doğar, büyür yaşar ve ölür, diye öğretildi bizlere. Evet insanlar bir şekilde doğuyorlar. Bir şekilde büyüyor, bir şekilde yaşıyor ve bir şekilde de ölüyorlar. O arada yaşanan "bir şeklin" aslında insanlığın yaşam içindeki yerini vurgular niteliktedir. Bizler insanoğlu olarak yaşamı tanımlamaya çalışırken milyonlarca hücre içinden birinci çıktığımız için ona şans demiyoruz. Şanssızlığına her gün küfreden, neden birinci geldiğini anlayamayan, altı üstü keşkelerle dolu bir dolu söylemleriyle yaşamı öfkeleriyle lanetleyen de aynı insanoğlu. Yani insan bir şekilde doğuyor; kendini tutamayıp içine boşalan sorumsuz bir insanoğlu yüzünden. İnsan büyüyor; büyümek için ekmek bulamayan ve kası yiyen bir anatomi yüzünden. İnsan yaşıyor; adına yaşamak dendiği için belki de... Ve son olarak insan ölüyor; geride bıraktıkları pişmanlıklarıyla, kırıp döktükleriyle, yalanlarıyla, iyilikleriyle, gönlünü son dakika aldıklarıyla, kırılan umutlarıyla. Perde arkasındaki her ne ise, bizlere verdiği aklı da kullanarak ve yakarak da belki de insanoğluna neden bu kadar öfke duyduğunu bir şekilde yaşamımın son anına kadar tekrarlayıp duracağım. Neden? Neden bu kadar öfkelisin? Doğmak, büyümek, yaşamak ve ölmek... Bu seni memnun ediyorsa şayet, iyi böyle. Böyle olduğu için. (!)