Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Aman Allah'ım!" diyordu içinden Ebu Eyyub, "yalnızca O ve ben varım, Rabbimin huzurundayım." Yaratan ve yaratılan, Rab ve kul, İnanılan ve inanan... Sevgisi, saygısı, korkusu ve ümidi zirveye çıkıyordu bir anda.Kendini kaybedercesine devreden çıkarmıştı bütün varlığını ve düşüncelerini.Yalnız O vardı, Allah vardı, hep vardı...O bakiydi,hep kalacak, tek kalacaktı. O'nun dışındaki her şey faniydi, yok olacaktı.Tıpkı kendisi gibi.
378 syf.
7/10 puan verdi
Kapak çok uyumsuz , öncelikle onu söyleyeyim.Kitabın içeriği güzel ama öyle aman aman bir güzelliği yok.Yedi puan bu kitap için ideal bence.
Zehir Ustası
Zehir UstasıMaria V. Snyder · DEX Yayınları · 2012230 okunma
Reklam
Mavis: Her yerin kan olmuş. Doktor, ambulans çağırmamız lazım. Roarke, yatır onu. Roarke: Hayattaki hiç değişmeyen amacım da bu zaten. Eve: Ha ha, aman ne komik.
Charles: Müşterim veya meslektaşım olmayan çok fazla dostum yoktur esasen. Eve: Aman gözünü dört aç. Başını çevirdiğin an bölünerek çoğalır bunlar. Sonra da yaşamın büsbütün karışır.
İdam mahkumunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse; çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanını, o anda ölmeye yeğleneceğini söylemiş. Yeter ki yaşasın! Yalnızca yasasın! Aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! Bu nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış!
Yağmur da hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta, aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyette ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, ta dibine kadar gark olursun ve bir kez bu kadar battın mı, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar "var.
Reklam
akrep miydi yelkovanı kovalayan yoksa akrep miydi kovalanan aman neyse önemli olan biriniz kaçın ve diğeriniz kovalayın aksın artık zaman
Ne olur, bana söyleme! Aman ha, söyleme! Demokrasi adına halk dalkavukluğundan bıktım usandım artık! Bütün kurumlarıyla işlemeyen bir demokrasi neden kutsal inek olsun? Şöyle söyleyeyim, düşün bak, eğer basın bir tekeller basınıysa, işbirlikçiyse ve sen bu basına karşı çıkıyorsun, demokrasi var diye, böyle bir basının özgürlüğünü nasıl savunursun? Çayırtepe Karakolu'nda senin başına gelenleri askerlere yükleyip, rahatlayacak kadar safdil olamazsın, dökülen her damla kandan başta Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan, o dönemin bütün sivil siyasileri sorumludur! Bir başbakanın icrası, on yedi yaşında bir çocuğun boynuna geçirilen iple sonuçlanıyorsa, o adam hiçbir şey yapamıyorsa, intihar etmesi gerekli değil midir? Yok, böyle gergedan derisi yüzsüzlüğü! Hıyanet özgürlüğü diye bir şey olamaz. Diyorum ya, çıkarcı'bir değerlendirmeyle SHP açısından baktığım zaman da anlamıyorum! Şöyle ya da böyle temizlenmiş bir siyasal arena var. Neden tertemiz başlayamayasınız? Neden gidip yine o adamların popolarına giresiniz? Neden pisliğe bulaşmamış kadrolara şans tanımazsınız? Bu 'asr-ı saadet' yutturmacası nereden çıkıyor?
Sayfa 289Kitabı okudu
80 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Nasreddin Hoca evinin damında biriken diz boyu karları sabah namazı sonrası kürümeye başlamış. Bir ara dengesini kaybederek damdan düşüp bayılmış. Komşuları koşuşmuşlar. Birisi: “Çabuk bir doktor çağıralım .” Diğeri: “Aman bir kırıkçı bulalım.” Öbürü: “Sırtlanıp doktora götürelim” derken, kargaşada ayılan Hoca, acıyan belini tutarak; - “Bırakın münakaşayı. Çabuk bana daha evvel damdan düşmüş birini bulun” demiş. Iste bu kitapta Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Basgil daha once damdan dusmus biri olarak, gencleri en iyi anlayan kisi sifatiyla, genclerin, yurudukleri yolda yalniz kalmalarina izin vermiyor. Bilgi ve deneyimlerini kullanarak genclere yoldas olmaya, basariya ve mutluluga giden yolda onlara isik tutmaya calisiyor. Kitap daha cok bir dedenin veya babanin evladina nasihat verisi seklinde. Kitapta eski Turkce kelimelere cok sik rastlanmasiyla birlikte dili gayet sade, acik ve akicidir (Her sayfanin altinda eski Turkce kelimelerin gunluk dildeki karsiliklari okuyucuya sunulmaktadir).
Gençlerle Başbaşa
Gençlerle BaşbaşaAli Fuad Başgil · Yağmur Yayınları · 202115,8bin okunma
4 yaş: Babam her şeyi biliyor. 5 yaş: Babam çok şeyi biliyor. 6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor. 8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor. 10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış. 12 yaş: Aslında babam bu konuda hiç bir şey bilmiyor. Çocukluğunu anımsamayacak kadar yaşlı. 14 yaş: Babama kulak asma. O artık çağ dışı! 21 yaş: Babam mı? Aman, Tanrım. O hiç bir işe yaramaz. 25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor, ama bu yaşta bir insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten. 30 yaş: Bu konuda babamın bir fikrini alsak iyi olacak. O kadar deneyimli ki. 35 yaş: Babama sormadan hiç bir şey yapmam. 40 yaş: Acaba babam bu konuda nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı, deneyimli bir insandı. 50 yaş: Babamın yanımda olması ve bu konuda bana akıl vermesi için neler vermezdim. Onun ne kadar akıllı bir insan olduğunu hiç takdir etmemişim. Oysa ondan ne kadar çok şey öğrenebilirdim.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.