Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
alın teri
— Eskiden sen de benim gibi meteliksizin biriydin, dedim, kaybedecek neyin vardı? Çok ısrar etti. Kalktım gittim. Büyük bir handa beş altı odalı yazıhane tutmuş. Kapısının üzerinde «Alın teri -ithalât, ihracat, komisyon işleri» yazılı. Beni çok iyi karşıladı. Arabasına bindik, öğle yemeğini yedik. Başka bir ticarethanesi daha varmış. Onun da adı
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
SAFFET: Aman üstad, sonu biraz karışık oldu galiba. COŞKUN: Hiç bir şeyin sonunu iyi getiremem. Onu göstermek istedim.
Reklam
Gözlerim herkesin yüzünde gezinirken ne şanslı olduklarını düşünüyordum, kimse duvarlardan aman dilemiyordu, kimse duvarlara ağlamıyordu; kimse duvarlar onların derdini dinlesin, biraz da onlara yardım etsin, imkânsızı aşıp konuşsun istemi- yordu. Ne çok isterdim duvarların da benimle konuşmasını. Çocukluğum, evdeki sıvası dökülmüş, kirli beyaz rengini almış duvarlara bakmakla geçmişti. Eğer uzun bir süre boş bir duvara bakarsanız hıçkırarak ağlarsanız, diğer duvarların sakladığı insanlar iç çekişlerinizi duymasın diye parmaklarınızla dudaklarınızı sımsıkı kapatırsanız bir süre sonra duvarların size acımaya başladığını hissedersiniz. Ben hep hissederdim. Eğer boş bir duvara, aciz bir fısıltıyla sizinle dertleşmesi için yalvarırsanız, ondan medet umup daha çok gözyaşı akıtırsanız sizinle hiçbir zaman konuşamayacağını fark edersiniz. Ben hep fark ederdim. Eğer boş bir duvarı gözyaşlarınızı silip güneş doğana dek izlemeye devam ederseniz çaresizliğinizi ilk kez kabullenirsiniz. Ben hep kabullenirdim. Ve sonra acılarınızı görse bile susan bütün duvarlara küsersiniz. Ben hiç küsemezdim.
Sayfa 216 - Ephesus Yayınları PDFKitabı okudu
“Hayat akar, yol ve yöntem değişir derler, insan değişir yol ve yönelim değiştirir derler. Bütün bunlar bence meselenin değişmesi, ortadan kalması veya artık mühim sayılmamasıdır. Yoksa ne hayat gibi muhkem bir şey akar, ne sana bakıp da yol yön değiştirir. İnsanı ahret bile değiştiremez. Zebani dilini çekmeye gelse kişi ancak ahlakının elverdiği ile seslenir de aman diler.”
Geride bıraktıklarınıza gelince, onlara yalan söyleyin çünkü onların duymak istediği gerçekler değildir, aman sakın gerçeği söylemeyin onlara..
Tutunamayanlar Galerisi :)))
"Aman onun ne arkadaşı olacak ki? Uyumsuz Defne'nin arkadaşları da tıpkı kendisi gibiydi, çocukluğundan beri nerde tuhaf, uçuk kaçık tip varsa eve toplardı! Nerdeyse bir çeşit "Tutunama- yanlar Galerisi!' Değil mi anne hıı? Hiçbirinden hazzetmedim hiç!.."
Sayfa 8 - Everest yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
15 Ekim 2007 Mert yatak odasında bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu, içinde tuhaf bir sıkıntı, önemli bir görevin eşiğinde olduğuna dair bir his vardı. Telefonu çaldı. Cevap vermek istemiyordu ama önemli bir telefon olma ihtimali vardı ve içindeki sıkıntıya yenik düşüp profesyonelliğe sığmayacak bir tavır takınmak, Mert'in en son yapacağı şeydi. Telefonu açtı, duyduğu sese inanamıyordu. "Aman Allahım, Kurt... Nereden arıyorsun beni?" "Mert Han, nasılsın oğlum?" "İyiyim Kurt, iyiyim. Ben de unuttunuz beni zannediyordum. Yeni bir görev var herhalde."
Bazen gerçekten birine çok ihtiyaç duyuyorum. Sakın "aman daha yaşın için biraz erken. Daha önünde çok zamanın var" diye düşünme. Çünkü yaş diye bir şey olamaz. Ben ne zaman bir insana (yani ona) ihtiyaç duyuyorsam, kendimi biriyle bütün olarak düşünebiliyorsam işte o zaman zamanı gelmiş demektir. Bir bütün demek istediğim, hayallerimdeki gibi gene o. Yani Romeo, Juliet gibi. Aman ne bileyim ben, bunu tarif edemem. Ancak hayal edebilirim.
Sayfa 55
Ben gördüm ve bildim ki, İmam Şâmil'den, Bediüzzaman Said Nursi'ye, İmâm'ı Azam'dan İmam-ı Şafii'ye, Buhârî'den İmam Hanbelî'ye dek olan bu şahsiyetleri biz dinî bilgilerinden dolayı tanımıyoruz. Tarihe kazınmalarının sebebi bilgilerinin zeminindeki güçlü karakterleri. İmam Buhârînin Buhara padişahının çocuklarına özel ders vermeyi reddettiği için sürgün edilmesi, İmâm'ı Azam ve Hanbeli'nin Emevî halifesinin halka dayattığı Mutezile itikadını onaylamamaları, bu sebepten zindana atılmaları... Nice eğip bükenler silinip gitti ama tarih onları bize taşıdı. "Ne istiyorsa onu deseydin, değdi mi bütün kariyerini harcadığına? Şimdi bir de zindan hükmü giydiğin için apoletlerin de sökülecek üç kuruşa muhtaç kalacaksın. Herkes arkandan atıp tutacak, itibarını kaybedeceksin." demiş midir anneleri? Kıymetli anneleri öyle günü kurtarma derdinde "aman elimi suya sabuna değdirmeyeyim" eğitimi vermiş olsalardı, hiç yaşanmamış beş bin olayın içtihadını yapan, sabahlara kadar uzun teravih namazları kılan bir İmâm'ı Azam yetişir miydi?
Morfinli Johnny Kavanagh
"Dinle, gitmem gerekiyor," diye fısıldadım Johnny'ye. Dikkatimi tekrar ona doğru çevirirken kalbim hâlâ şiddetle atıyordu. "Otobüs kalkmadan önce geri gelmeye çalışacağım, tamam mı ?" "Hayır, hayır, hayır," diye inledi Johnny. iki eliyle elimi sıkıca tuttu. "Beni bırakmayacağını söylemiştin." Aman Tanrım. "Johnny, biliyorum ama gitmek zorundayım," diye fısıldadım telaşla. "Sadece ailenin kalmasana izin var.". "O benim karım," diye haykırdığında aklımı çoktan kaybetmiştim.
Sayfa 696Kitabı okudu
Reklam
Aman Tanrım! Aman Tanrım! Benim kadar mutsuz bir kadın olmuş mudur?..
TİB, Kültür Yayınları
Baharlar geçti, sonu gelmedi baharların Ama o sonuna gelmişti takatının. "Satayım anasını." dedi bir gün, "Bekleyemem keyfini Ankara"nın." Karar verdi, zamanıydı istifasının. Haberi duyunca çağırdılar Ankara'dan, "Aman!" dediler, "İdare ediver biraz, Senin gibi kıymetli az, Yerine gelecekleri yetiştiriver biraz." Halbuki niyeti babacığımın, Teknesine bir motor almaktı o yaz. Tekne deyince yanlış anlamayın, Altı metre bir sandaldı,
Sen çocukluğundan sebepleri görüyor, bilgisizliğinden sebeplere yapışıyorsun . Sebepleri görüyor da müsebbipten (sebebi yaratan) gaflet ediyorsun . Bu hakikati örten, müsebbibin yüzünü gizleyen sebeplere ondan meyletmektesin sen . Sebepler gitti mi başına vurmaya başlar, aman Yarabbi demeye koyulursun . Allah da sana “Hadi, yürü, sebebe git; ne acayip şey, sen beni yarattığım sebepler için andın ha!” der . O vakit kul “Bundan böyle hep seni göreceğim, sebebe, o laftan ibaret saçma şeye bakmayacağım artık” der ama Allah “Seni tekrar sebep âlemine göndersem yine sebebe yapışırsın . Senin için bu, a tövbesinden durmayan ahdi çürük adam! Fakat ben bu işe bakmam, rahmetim boldur . Rahmet etrafında dönüp.dolaşırım, herkese rahmet ederim ben! Senin kötü ahdine bakmam, mademki şimdi bana niyaz ediyorsun, keremimden sana ihsan eder, muradını veririm” der .
Çoğu zaman Anadolu'nun ücra köşelerinden çeşitli hayvanlar getirip hediye ediyorlardı. Elçiliğimizde adeta koca bir hayvanat bahçesi meydana gelmişti bunların arasında ayı yavruları kanatları kırılmış Kartallar Keklikler cins cins kediler köpekler vardı. Elçiliğin idare amiri ayı yavrularının Kiler odasına bitişik tahta bir kulübeye
Sonunda pes ederek fısıldadım: “Seni içimde istiyorum.” Kısık ve boğuk bir sesle inledi. Alnını omzuma yasladı ve parmaklarım daldırıp daireler çizerek hızlanmaya başladı. Bacakları kalçama yerleşti, penisi bedenime sürtüyordu. “Aman Tanrım,” diyerek inledim, içimdeki boğumlar derinlerimde kasılıyor, hazza odaklanmış düşüncelerim serbest kalmak için yalvarıyordu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.