Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TARİHLER VE OLAYLAR (1960-1975) 13 Ocak 1960: Atsız, Falih Rıfkı Atay'a yayın yolu ile hakaretten İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde yargılanıyor. 27 Mayıs 1960: İhtilal. 38 subay ve general iktidara el koyuyor. İhtilal bildirisini, 27 Mayıs sabahı 04:36'da, 1944 sanıklarından Alparslan Türkeş okuyor. Cemal Gürsel Devlet Başkanı,
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Reklam
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
1956: Kısıtlı Faaliyetler 1956 yılında Ocak gazetesinde yayımlanan bir iki yazısı hariç Atsız'ın sessizliği devam etmektedir. Hatta 1954 yılında 3 Mayıs'ı anmak üzere Yıldız Parkı'nda yapılan kır gezisine dahi katılmamıştır. Ancak 1956 yılında 3 Mayıs vesilesiyle yapılan bir salon toplantısına katılır. Toplantı 05 Mayıs Cumartesi
Muhtelif şehirlerden, bir vesileyle İstanbul'a gelen Türkçülerin de ilk uğrak yerlerinden biri Atsız'ın evi veya kütüphaneydi. Altan Deliorman misafirlikleri ve ziyaretlerini şöyle anlatıyor: "1953'ün yaz tatilinde Atsız Ankara'ya gitmiş, orada kardeşi Nejdet Sançar'ın evinde misafir kalmıştı. Bir müddet sonra döndüğünde, Maltepe'ye onu ziyarete gitmiştim. Çok neşeli bir günündeydi. Hayli misafir vardı. Ailece görüştükleri kimseler az olduğu için, misafirlerle Atsız meşgul oluyordu. Hanımı da onların çoğunu tanıyordu. 1944 hâdiselerinde çileyi müşterek çekmişlerdi. O kara günlerden kalma dostların sayısı az değildi. Sonraki yeni tanışmalarla Atsız'ın çevresi oldukça genişlemişti. Misafirsiz kaldıkları gün pek azdı." (Deliorman 2000: 96).
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Reklam
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
"Atatürk, bizim elimizden, yirminci asrın en büyük milli kahramanı milletinin elinden, bir büyük deha insanlığın elinden gidiyordu. Askerlikte ve politikada hiç şaşmaz sağdu- yusundan başka, bütün maddi manevi varlığında bir göçüş hali seziyorduk. Atatürk, sonsuz ölüm ülkesinin eşiğinde idi. Onun, bir dönülmez yolda bizden uzaklaştığını yana
Sayfa 241Kitabı okudu
Eylül ayı sonlarında Türk birlikleri Anadolu'nun İstanbul ve Çanakkale boğazları kıyılarına kadar ilerlemişlerdi. İstanbul Boğazının ve İstanbul'un ele geçirilmesi, Türkiye ordularının fırtına gibi ilerlemelerinin kaçınılmaz devamı olarak görünüyordu. Eğer bu yapılmadıysa, bunun nedenlerini askeri-stratejik durumdan çok o andaki siyasi şartlarda aramak gerekir. 1921’de Fransa ile Türkiye arasında imzalanan ayrı bir antlaşmanın öncülüğünü yapan Franklen-Buyyon'un İzmir'e yaptığı beklenmedik ziyaret ve Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı gizli görüşmeler bu zamana rastlamaktadır. Franklen-Buyyon'un Kemal Paşayı ilerlemeyi durdurması ve Boğazları almaktan vazgeçmesi konusunda ikna ettiği, buna karşılık da Fransa hükümetinin Türkiye'yi toplanacak barış konferansında destekleyeceği sözünü verdiği ancak çok sonraları ortaya çıkmıştır. Fransa'nın etkinliği Ankara hükümeti için hala büyük önem taşıyordu. Önde gelen Türk siyaset adamları, Fransa'nın yardımı ile İngiltere'yi tecrit etmeyi ve barış konferansında azami başarı kazanmayı ümit ediyorlardı. Bu yüzden Franklen-Buyyon'un ikna ustalığı etkisini gösterdi ve İzmir'deki görüşmelerden birkaç gün sonra, Türkler ilerlemeyi durdurmaları ve ateşkes koşullarının görüşülmesi amacıyla Mudanya'da bir konferans toplanması için müttefiklerin yaptığı resmi çağrıyı kabul ettiler.
Sayfa 67 - S. Brike, 1924, Komünist Enternasyonal DergisiKitabı okudu
Atsız başlangıçta dergiyle fiilen de meşgul oluyor ve yoruluyordu. 01 Ekim 1950'de Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta “Bu Orkun dergisi böyle giderse benim imanımı gevretecek. Bir tashîh memuru tuttuk ama daha iş kıvamına girmedi." demektedir (Hacaloğlu 2013: 43). Yine Yılanlıoğlu'na yazdığı 11 Ocak 1951 tarihli bir mektubunda ise
Reklam
1940'ların Sonları ve Atsız: 1948 sonlarında Atsız, Yeni Sabah gazetesine yazılar da yazmıştır. 03 Ocak 1949'da İsmail Hakkı Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta şöyle diyor: ( Bu mektup, Hacaloğlu'nun Atsız'ın Mektupları kitabında yoktur.) "Ben 15 aydır Yeni Sabah gazetesine yazı yazıyorum. Haftada bir yazı koyuyor ve
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Pastaneye gittim, gelmemişti. Bir çay istedim, içtim hâlâ yok! Aslında gelse ne diyeceğimi, ne yapacağımı da bilmiyordum. Geç oluyordu, kalktım, kapıya doğru yürüdüm. İçeri girdi. "Nerede kaldın?" dedim… Sanki yıllardır tanıdığım birine sitem eder gibi… Tiyatrodaki bakışmadan sonra bir arkadaşımın evinde toplantıda karşılaşmıştık. Şaşırmıştım onu görünce… O da beni hatırlamıştı. Arkadaşım tiyatrolara turne programları yapan bir şirkette çalışıyordu. Ankara'da bulunan oyunculara davet vermişlerdi. Böyle davetler sıkça yapılırdı o zamanlar. Ben pek katılamazdım. Sohbet etmiş, ertesi gün pastanede buluşmak için sözleşmiştik. (Sonradan Münir Özkul'un anlattığına göre gelmek istememiş. "Böyle bir buluşmaya ne gerek var, zaten yarın İstanbul'a dönüyoruz" demiş. Otelden zorla çıkarıp bir taksiye bindirip göndermişler.) Beraber birer çay içtik. Pastaneden çıktığımızda Çankaya'dan Kızılay'a doğru el ele yürüyorduk. Hiç konuşmadan… Üzgündük… Bir aydır Ankara'da turne yapıyorlarmış. Biz son gün buluşabildik… Onun ev telefonu yoktu. Ben de telefonumu veremedim. Sadece adreslerimizi verdik birbirimize. Kızılay'a gelince ellerimizi zorla bıraktık. O otele, ben eve… Carum yanıyordu çok… Şimdi düşünüyorum da, yarım saat içinde bu kadar derin duygular besleyebilmek, benim kabiliyetim miydi acaba? O'nun ne gibi bir dahli olmuştu bu hale gelmemde?…
Sayfa 14 - Doğan KitapKitabı okudu
Çoğu zaman Anadolu'nun ücra köşelerinden çeşitli hayvanlar getirip hediye ediyorlardı. Elçiliğimizde adeta koca bir hayvanat bahçesi meydana gelmişti bunların arasında ayı yavruları kanatları kırılmış Kartallar Keklikler cins cins kediler köpekler vardı. Elçiliğin idare amiri ayı yavrularının Kiler odasına bitişik tahta bir kulübeye
Sayfa 116Kitabı okudu
Binali
Bakanlık kariyerine 41 cenazeyle başladı. Balkan harbinden kalma ilkel vagonlara 160 kilometre hız yaptırdılar, ilk virajda 41vatandaşımız sizlere ömür... İstifa edecek misiniz diye sordular. "Niye istifa edeyim, treni ben mi kullanıyorum" dedi. Bu faciadan 20 gün sonra Ankara' dan İstanbul'a gelen trenle, İstanbul' dan Ankara' ya giden tren, Kocaeli' de kafa kafaya tokuştu, altı vatandaşımız daha sizlere ömür... "İstifa edecek bir şey görmüyorum, her sene karayollarında beş bin kişi ölüyor" dedi. Henüz 22 yaşındaki oğlunun zeka küpü olduğu, 445 bin euroya gemi aldığı ortaya çıktı. Babasının maaşı iki bin euro bile etmiyordu, oğlu 445 bin euroya gemi alıyordu. Babasına sordular, "ne var bunda, 445 bin euro çok büyük para sayılmaz" dedi. Türkiye' de herkesin telefonunun yasadışı yollarla dinlendiği ortaya çıktı. Telekulak skandalını önlemek için ne yapıyorsunuz diye sordular. "Dinlenmek istemiyorsanız, konuşmayın" dedi. Konya isimli THY uçağı, Diyarbakır' da düştü, 75 kişi hayatını kaybetti, "uçakta teknik kusur bulunmuyor" dedi. Atlasjet uçağı Isparta' da düştü, 57 kişi hayatını kaybetti, "uçakta teknik kusur bulunmuyor" dedi.
Sayfa 25 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.