Erken saatların bahçede gezinen güneşi
Susmuş ruhun gömüsü, tek kavuştağı ağıtın
Ağaçsız deniz üstündeki yol gösterici, sen,
Yön belirten ışık, geleceği söyleyen çanak,
Anlat bana Gılgamış’ın başından geçenleri.
O ki, uykusuz bal dolu akik bir sağrak,
Lâcivert taşından bir kap, evcil yağ dolu,
Saçı sunmuştu sana, ilk ağlayışında,
O ki,
ENEAS DESTANI
Kitap I
Silahlarla bir insanı över bu destan.
İlkin o gelir İtalya'ya, Lavinyum'a,
Kaderin Troya'dan kovduğu bu kahraman.
Amansız Yuno'nun öfkesine uğrar da,
Bir oyuncak gibi tanrıların elinde,
Gezer karada ve denizde uzun zaman.
Neden sonra bir kent kurup tanrılarını
Taşır ama Latyum'a, o mutlu
Anlat bana tanrıça, binbir düzenli yaman adamı, kutsal Troya'yı yerle bir etmişti hani, sonra sürünmüş durmuştu ordan oraya, ne çok yerler görmüş, ne çok insan tanımıştı, ne çok acı çekmişti denizlerde yüreği, kurtarayım derken kendi canını, yoldaşlarına dönüş yolunu açayım derken... Ama yine de kurtaramadı onları bir türlü, taşkınlıkları yüzünden hepsi yok oldu, sığırlarını yemiş budalalar, oğlu da kapatmış onların dönüş yolunu. Al bir yerinden tanrıça, anlat bize de.
Söyle tanrıça, Alerikoğlu Hasci’nin yalnızlığını söyle.
Kendi başına kendi getirdi böyle bir uğurlu günü.
Huzur’un gelip de içine dolmasına sebep,
diğer tüm ölümlülerin arasında,
gözüne çarpması ölümsüzlerin,
bu yalnızlığının sonucuydu.
Zeus’un evinde oturmaktaydı
hep var olan tanrılar, sessiz sedasız,
yüzyıllar geçmiş yapamamışlardı
ağız tadıyla