"Kim devlet işlerine el atıp yön vermeye kalkarsa, o günden itibaren kendisi için degil, halk için yaşar ve kamu karlarını düşünür. Çıkartmak ve yürütmekten sorumlu olduğu yasaların
öngördügünden bir karış öteye geçemez. En alt düzeydeki
memurundan en üst düzey devlet görevlisine kadar resmi
kadronun katıksız dürüstlüğünden tamamen mesuldur. Bütün bakışlar ona yönelmiştir; ister sevecen bir yıldız olup kusursuz işleriyle dünyaya saadet ve selamet bahşeder, isterse felaket yüklenmiş tekinsiz bir kuyruklu yıldız gibi dünyaya
çarpıp ortalığı tarumar eyler. Bazı insanlar vardır, yaptıkları hatalar pek umurlarında olmaz, zaten bu hataların etkileri de sadece küçük bir alanda hissedilir. Oysa en tepedeki hükümdar o kadar yüksektedir ki erdem patikası dışına atacağı en küçük adım, sığ misali altına alarak halkının da telef olmasına, ülkenin felakete sürüklenmesine sebep olacaktır.
Sonra egemenlik payesinin yani sıra gelen kimi unsurlar vardır ki bunlar da dogru yoldan çıkmayı âdeta tetikler: Özgür
tutkular, başına buyruk kanlı irade, çanak yalayıcılık, lüks hayat. Dikkat edilmesi gereken kendini işine adamak ve ihtiyatı elden bırakmamaktır, ancak böylelikle hiçbir cazibeye
kapılmadan görevler gereğince ifa edilebilecektir.
“Değil hıncım herkese, tiksiniyorum tüm insanlardan
Kimileri kötü, bir zararlı olduklarından,
Kimileri kötülere hoş göründüklerinden,
İçlerinde de, mert insanların kötülüklerden
Duydukları o güçlü nefretin eksikliğinden.
Bu hoş görmenin aşırı yersizliği
Kendisiyle devam olan vicdansızlıkla belli;
Maskesinin altında açık kahpeliği;
Her yanda
"Bazı insanlar vardır, yaptıkları hatalar pek umurlarında olmaz, zaten bu hataların etkileri de sadece küçük bir alanda hissedilir. Oysa en tepedeki hükümdar o kadar yüksektedir ki erdem patikası dışına atacağı en küçük adım, çığ misali altına alarak halkının da telef olmasına, ülkenin felakete sürüklenmesine sebep olacaktır. Sonra egemenlik payesinin yanı sıra gelen kimi unsurlar vardır ki bunlar da doğru yoldan çıkmayı âdeta tetikler: Özgür tutkular, başına buyruk kanlı irade, çanak yalayıcılık, lüks hayat. Dikkat edilmesi gereken kendini işine adamak ve ihtiyatı elden bırakmamaktır, ancak böylelikle hiçbir cazibeye kapılmadan görevler gereğince ifa edilebilecektir."
Üstelik düzenbaz hatiplerin birbirinden sunturlu yalanlarına kanıp kusursuz erdem kaynağı birer tanrı olduklarına inanıverirler. Oysa zavallı kuzguna yabancı tüy iliştirmek, kuzguni Habeşiyi apak yuğmaya çabalamak ya da sivrisinekten fil türetmeye uğraşmak suretiyle bu âlim tayfasına çanak tuttukça bunlar bir o kadar gerçeklerden uzak düşerler.
Birleştirici bir lider değildi. İnsanlar gerildikçe umut verici olmak yerine otoriterleşiyor, saflaşmalara çanak tutuyordu. Ayrışan grupların çoğunun, eninde sonunda kuyruğu kıstırıp itaat edeceğine güveniyordu.
"Kim devlet işlerine el atıp yön vermeye kalkarsa, o günden itibaren kendisi için değil, halk için yaşar ve kamu çıkarlarını düşünür. Çıkartmak ve yürütmekten sorumlu olduğu yasaların öngördüğünden bir karış öteye geçemez. En alt düzeydeki memurundan en üst düzey devlet görevlisine kadar resmî kadronun katıksız dürüstlüğünden tamamen mesuldür. Bütün bakışlar ona yönelmiştir; ister sevecen bir yıldız olup kusursuz işleriyle dünyaya saadet ve selamet bahşeder, isterse felaket yüklenmiş tekinsiz bir kuyruklu yıldız gibi dünyaya çarpıp ortalığı tarumar eyler. Bazı insanlar vardır, yaptıkları hatalar pek umurlarında olmaz, zaten bu hataların etkileri de sadece küçük bir alanda hissedilir. Oysa en tepedeki hükümdar o kadar yüksektedir ki erdem patikası dışına atacağı en küçük adım, çığ misali altına alarak halkının da telef olmasına, ülkenin felakete sürüklenmesine sebep olacaktır. Sonra egemenlik payesinin yanı sıra gelen kimi unsurlar vardır ki bunlar da doğru yoldan çıkmayı âdeta tetikler: Özgür tutkular, başına buyruk kanlı irade, çanak yalayıcılık, lüks hayat. Dikkat edilmesi gereken kendini işine adamak ve ihtiyatı elden bırakmamaktır, ancak böylelikle hiçbir cazibeye kapılmadan görevler gereğince ifa edilebilecektir. Saraylarda çevrilen entrika, nefret ve diğer belaları bir yana bırakacak olursak, en nihayet onun da tepesinde nihai kral vardır ki günün birinde o da ondan hesap soracaktır. Ve egemenin kudreti vaktiyle ne kadar büyük idiyse, hesap sormanın şiddeti de o kadar yoğun olacaktır."