tek sebep olamaz belki ama?
1. Deri nasıl iskelet ve kaslar için bir tutma işlevini yerine getiriyorsa, deri-ben de aynı biçimde ruhsallığı tutma işlevini yerine getirir. Burada biyolojik işlevi yerine getiren, Winnicott'un (l962,1 2-3) 'holding' olarak adlandırdığı şeydir, yani annenin bebeğin bedenini tutma biçimidir. Ruhsal işlev, annenin holding'inin içselleştirilmesiyle gelişir. Tıpkı annenin uyanıkken bebeğin bedenini bir birlik halinde ve sağlam biçimde tutması gibi, deri-ben, en azından yine bebek uyanıkken, annenin, ruhsallığı işler halde tutan içselleştirilmiş bir bölümüdür - özellikle elleri. (...) Birinci tekil şahıs olarak benin öncü çekirdeklerinden biri, oluşma yolundaki zihinsel uzaya bir ilk eksen sağlayan içsel bir anne ya da daha genel olarak bir ebeveyn fallusu duyumundan-imgesinden oluşur; dikeyliğin ve ağırlığa karşı mücadelenin emrindeki bu eksen, kendine ait bir ruhsal yaşama sahip olma deneyimini hazırlar.Ben ancak sırtını bu eksene dayayarak, bölme ve yansıtmalı özdeşleşme gibi en arkaik savunma mekanizmalarını seferber edebilir.Ama, ancak kendi bedeni ile annenin (ve birincil çevresindeki kişilerin) derisi, kasları, avuç içleri arasında sıkı ve istikrarlı temas bölgeleri olduğundan ve ruhsallığının çevresinde anne ruhsallığının benzer bir kuşatması olduğundan emin olursa (Sami-Ali'nin [ l 974] "karşılıklı içerme" olarak adlandırdığı), bu desteğe tam bir güvenlik duygusuyla sırtını verebilir.
Psişik eş
Terk edilmiş olmamız, bizi terk eden kişiyle ilgilenmekten vazgeçmemiz anlamına gelmez. Onun duygusal varlığına yanıt vererek ilişkimizin sürmesini sağlarız. Ben, bu durumu "psişik eş" (psychic do­uble) olarak adlandırıyorum. Dünyamızda yer alan ya da yer almış tüm kişilerin ve nesnelerin psişik eşlerini taşırız. Ancak bu eşler,
Sayfa 34 - Pusula Yayınevi, 12.Baskı, 2023
Reklam
Toplu Alıntı
Her şeyin bittiği, umudum da, aşkın da tükendiği düşünülen zamanlarda, yardım çığlıklarına cevap gibi yeni bir söz yetişir. Allah'ın rahmet ve merhametidir bu yeni söz. Rahmani. "büyür kulum" demesinin bir yolu. Sinemanın, hakikatle temas ettiği yer, bu yitirilmiş zamanı yeniden edinmekteki kabiliyetidir. Maddi uygarlık, özne
her bir atomuna ayrı özellikleri vermiştir. Bu, nitelik gerektirir. Melissos, birth sonsuz, hareketsiz ve yoğunluktan yoksun olduğunu söylemişti. Bir atom bunların hiçbiri değildir. Leukippos ise, teorisini sadece az önce bahsettiğimiz minimal yon temlerle değiştirdiği Parmenides'e dayanıyordu. Var olan yine de üretilmemiş ve yok edilemez
İnanç/Düşünce Dünyası!..
~~~ Düşünce dünyası, İnanç dünyasının ümüslü toprağıdır. Ancak burada bir incelik yatmakta: inanç dünyasıyla düşünce dünyasının birbiriyle sıkı ilişki içinde oluşu, ne tek taraflı bir bağ sanılmalı; ne de inanç dünyası, düşünce dünyasına tabi, kişiliksiz, gölge bir dünya olmalı (işte, reformcuların hatası buradan doğuyor. Çünkü; onlar inancı, imânı, aklın, bilgi ve düsüncenin güdük bir tabii yapmak istediler, bilerek bilmeyerek veya güçlerinin yetersizliği sebebiyle); tersi de doğru çok geniş ve yumuşak bir anlamda inanca tabi olması gereken düşünce dünyası da bu tâbiliğini büsbütün bir esaret ve mahkûmiyet haline getirmemeli, kendi dünyasında bir içdüşünce dinamizmi ve özgürlüğü bulabilmeli. Ancak bu bağımsızlık ve özgürlük, medeniyetin ideasını tahribe yönelmemeli, tam tersine, inanç ve düşünce özgürlükleri, elele, yanyana, birbirlerine destek ola ola, medeniyet binasını yeniden yükseltebilmeli. ~~~
Sayfa 103Kitabı okudu
Bilge
Bilgeler, doğayla uyumlu şekilde yaşamayı, yani kozmik olayları anlama ve kendi varlığını onların seyrine göre ayarlama becerilerine sahip tek canlı olan insana doğanın bahşettiği bilişsel araçları doğru şekilde kullanmayı öğrenmiş olanlardır. Büyük bir emek ve sabırla bu potansiyeli fiiliyata çeviren, evrene hâkim olan ve diğer insanların çoğuna karanlık ve gizemli gelen ilahi işleyişleri gerçek anlamda bilen ve yorumlayan insan bilgedir. Dolayısıyla Stoacıların ahlaki entelektüalizmi, kozmik olguların bilgisiyle uyumlu pratik bir hayatın yaşanması arasındaki zorunlu bağlantının kuramlaştırılması anlamına gelir. Stoacı bilgeler erdemli olmak zorundadır, çünkü olaylar konusunda bilgi sahibi olmak kendi varlıklarını o olaylara adapte etmelerine neden olur. Ancak erdem emaresi olan bu adaptasyonda Stoacı bilgeyi niteleyen özgürlük de sergilenir. Olayların seyrine adaptasyon, insanın kaderini pasif olarak kabullenmesi anlamına gelmez. Bilge kendi kendini erdemli olmaya zorlamaz. Tam tersine Stoacı bilgeler bireysel kaderlerin, dolayısıyla da kendi kaderlerinin gerçekleşmesinin, evrenin tamamını kapsayan ve kaçınılmaz olarak iyiyi amaçlayan ilahi bir projenin gerçekleşmesi açısından işlevsel olduğunun bilincindedir. Dolayısıyla özgürlük de ilahi taktir tarafından kararlaştırılmış bir projeye bilinçli olarak uymak anlamına gelir. Stoacı bilgeler bu projeye uymakla onun gerçekleşmesine katkıda bulunduklarını bilirler.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.