"Cumhuriyet'in ilk yılında neşredilen Âsım, adeta Osmanlı'nın veda şarkısıdır ama Osmanlı, bu dünyaya veda ederken bile en güzel şarkısını söylemekten geri kalmamıştır. Deyim yerindeyse son şarkısını söylemeye de Âkif'i memur etmiştir. Osmanlı' nın bünyesinde bir sürgün olarak çıkan Âsım idealinin çiçeği burnunda Cumhuriyet'in ömrü içinde filizlenip serpileceğine inanmıştır."
Sayfa 101Kitabı okudu
Mehmet Âkif'in Safahat adı altında kaleminden süzülen 7 ciltlik eserleri arasında altıncı kitap (Asım'a) verdiği emek çok fazla ve pek kıymetlidir. Ankara'da Tacettin mahallesinde tamamladığı bu cilde Yunan Harbi başında başlamıştır. Diğer yazıları hakkında büyük bir tevazu gösteren şair, Asım'ı şaheser olarak kabul ederdi.
Reklam
Mehmet Akif Merhum'un Ardından
Ölümünle kaçırdın ağzımızın tadını, Neden gizleyip durdun bu acı maksadını? Sezdirmeden koyuldun ebediyet yoluna, Anıyoruz ardından -ağlayarak- adını. Tabutun başımızda, gözyaşıyla yürüdü. Savrulan ahlarımız mezarını bürüdü. Çekildin sen bir avuç toprağın hârimine, O kadar ağladık ki, gözlerimiz çürüdü. Neden bilmem Yaradan, mezarını er kazdı?!Sana canlar verilse, kurban olunsa azdı. İstiklal'in Marşı'nı, Ordunun süngüsüne, Senin çelik kalemin, zırhlı parmağın yazdı. Sen ey kahraman şâir,cihan kadar ağırdın! Gürüldedin, milletin zincirlerini kırdın! Ufuklardan saldıran çılgın istilâlâra, Yanardağlar kesildin, devler gibi haykırdın! Bir elinde kalemin,o bir elinde Kur'an, Dolaştın cephelerde, şehirlerde durmadan. Şahlanan, şahlandıran Mehmetçiği sen oldun! Minnetdar sana millet, minnetdar sana vatan! Sen ey Âkif, büyüksün! Büyük değerin vardır! Bunu takdir etmemek bize en büyük ârdır! Gömüldün Çanakkale Şehitleri yanına, O kadar ulusun ki, sana fezâlar dardır! Uyu artık haşre dek, İlahî makberinde, Ruhun yüzsün Allah'ın Rıdvan-ı Ekberinde!
Bu arada Akif'in Şapka Devrimi nedeniyle Mısır'a gittiği yalanı, akıllarda şapkaya düşman, fese ve sarığa hayran bir Akif portresi oluşturmuştur. Oysaki Akif, İslam dinini başlığa; fese, sarığa ve şapkaya indirgeyen şekilcilerden değildir. Onun için fesin, sarığın ve şapkanın hiçbir "kutsallığı", "dinselliği" yoktur.
Sayfa 118 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
Mehmed Akif'i kullanıp Atatürk'e saldıranların en büyük yalanlarından biri, Akif'in güya Şapka Devrimi'ne karşı olduğu için, şapka takmamak için Mısır'a gittiği şeklindedir. Bir başka yalana göre Akif Mısır'a gitmemiş, Atatürk Cumhuriyeti tarafından Mısır'a sürgün edilmiştir! Peki, ama Akif neden Mısır'a
Sayfa 113 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
“kızıl kâfir”
"Sen de bir tekmede buldun mu nihâyet, yerini, Sana her gün sekiz on kere söverler mutlak. Hani dillerde gezen nâmın, o hiçten şerefin? Ne de sağlammış, evet, anlasın aptal halefin: Ah efendim, o ne hayvan, o nasıl merkepti, En hayır-hâhı idik, bizleri hattâ tepti. (...) Kimsiniz, söyleyiniz, Hazret-i Mûsâ mısınız? Hele Fir'avn'ın elinden yakamız kurtuldu; Hele mahvolmadan evvel sizi millet buldu. Ah efendim, o herif yok mu, kızıl kâfirdi; Çünkü bir şey tanımaz, her ne desen münkirdi. Ne edep der, ne hayâ der, ne fâzilet, ne vakar; Geyirir leş gibi, mu'tâdı değil istiğfar, Aksırır sonra, fütür etmeyerek burnumuza... Yutarız, çare ne, mümkün mü ilişmek domuza?" Âkif sonra Asım'a şöyle seslenir: "Bu rezâlet beni me'yûs ediyor âtîden, Hâle baktıkça adam kahroluyor, elde değil.
Sayfa 120 - PdfKitabı okudu
Reklam
Mehmet Akif'in safahat adı altında kaleminden süzülen 7 ciltlik eserleri arasındaki altıncı kitap Asım'a verdiği emek çok fazla ve pek kıymetlidir. Ankara'da Taceddin Mahallesi'nde tamamlandığı bu cilde Yunan harbi başında başlamıştır.Diğer yazıları hakkında büyük tevazu gösteren şair,Asım'ı şaheser olarak kabul eder.
Sayfa 46 - Kurtuba kitapKitabı okudu
Akif "Safahat"ta II. Abdülhamid'e öylesine ağır suçlamalar yöneltmiş, II. Abdülhamid'i öylesine aşağılamıştır ki Cemil Meriç, "Akif, keşke Abdülhamid aleyhine yazdığı bu hicviyeyi Safahat'ına almasaydı," demiştir. İşte "Safahat"ın altıncı kitabı "Asım"daki o hicviye: "Çoktan beridir vardı benim bir derdim: Gideyim, zalimi ikaz edeyim, isterdim. O, bizim cami uzaktır, gelemez, mani ne? Giderim ben diyerek vardım onun cami'ine. Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid. Koca Şevketli! Hakikat bunu etmezdim ümid! Belki kırk elli bin askerle sarılmış Yıldız; O silahşörler, o al fesli herifler sayısız. Neye malolmada seyret, herifin bir namazı: Sade altmış bin adam kaldı namazsız en azı! Hele tebziri aşan masrafı, dersen sorma. (...) Dedim ki: 'Bunca zamandır nedir bu gizlenmek?' Biraz da meydana çıksan da hasbihal etsek. Adam mı, cin mi nesin? Yok ne bir gören, ne eden: Ya çünkü saklanıyorsun bucak bucak bizden. Değil mi saklanıyorsun, demek ki: Korkudasın; Ya çünkü korkan adamlar, gerek ki saklansın. Değil mi korkudasın, var kabahatin mutlak!"
Sayfa 119Kitabı okudu
Mehmet Akif'in geleceğin ilmini öğrenmesi için Asım'ı Almanya'ya göndermesi, Tevfik Fikret'in Haluk'u bir parça miskinliği giderecek bilgiyi getirmek üzere İskoçya'ya göndermesine benzer.
Sayfa 112 - İnci EnginünKitabı okudu
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! " Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp
72 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.