“Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Eğitim sadece okullarda olmadığı için bir insana bir şeyler katabilen herkesin ve tüm öğretmenlerimizin bu özel günü kutlu olsun…
Memleketin büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek, memleket davalarının ideolojisini anlayacak, nesilden nesile yaşatacak fert ve kurumları yaratmak, işte bu önemli umdeleri en kısa zamanda temin etmek, Milli Eğitim Bakanlığının üzerine aldığı büyük ve ağır mecburiyettir. K. Atatürk
Reklam
Atatürk bir askerî dehadır. Ancak bunun tarifini yapmak çok güçtür. Bu noktada aldığı kurmay öğrenimi çok önemlidir. İyi bir eğitim aldılar, tabiri caizse her şeyi biliyorlardı, sivillerle irtibatları çoktu, felsefe, tarih, bilhassa coğrafya, edebiyat, mühendislik ve matematik hakkında bilgileri ve eğitimleri vardı, hiç değilse ne konuşulduğunu anlarlardı. Nitekim aldığı eğitim Gazi Paşa'yı ileride ilginç adımlar atmaya yöneltti. Bozkırın ortasında, Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. Türkiye âdeta arkeologların, Mezopotamya dillerinin eğitim ülkesi oldu.
Mustafa Kemal Atatürk
Örneğin okulda, Atatürk'ün karga kovaladığını bilirdik ama 5000'e yakın kitap okuduğunu bilmezdik. Laikliğini az çok bilirdik, ama Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci Yunanlılarca yıkılan, ahır yapılan yüzlerce camiyi tamir ettirdiğini bilmezdik. İçki içtiğini duyardık da. Kur’an’ın ilk gerçek tefsir ve tercümesini yaptırmak için verdiği mücadeleyi
İlber Ortaylı'nın ortaokul yıllarına ait bir anısını paylaşmak istiyorum. Yine Sarıhan'ın aynı adlı kitabından, İlber Ortaylı'nın ağzından aktarıyorum: "Ankara Atatürk Lisesi'nde iki yıl boyunca (1960-1962) orta iki ve üçüncü sınıfta Türkçe-Edebiyat Bilgisi öğretmenimiz Türkan Bengisu idi. Milli Eğitim yönergelerini ya kusursuz uyguladığından veya tersine hiç itibar etmediğinden olacak, öğrencilerin yaratıcılığını ve kişilik kazanmasını teşvik eden özel bir ders programı uygulardı. Öğrencinin biri, oyun, öykü veya bir şiir mi yazdı? Türkan Hanım derhal bu oyunu temsil ettirir, öyküyü okutur, şiiri alkışlarla dinleyip ciddiyetle eleştirir, över, konuyu tartışırdı. Sınıfın yarısı şiirle, öyküyle, tiyatroyla ilgilenmeye başladı. ( ... ) Derse ve ortama uyum sağlamayan asi veya kaba tavırlı birkaç çocuğun kısa zamanda uyumlu, saygılı ve uygar davranışa girdiğini görmek mümkündü. Öğretmen bunları takdir etmekle kalmıyordu, bu çocukları izliyor, bazen basit bir-iki soru yöneltiyor, doğru cevabı takdir ediyor veya başarı ışıltısı bulunan ödevlerini sınıf önünde övüyordu. Senenin bir ayında her öğrenciye bir konuda konferans hazırlatıp kürsüde verdirtirdi..."
Sayfa 172 - Final Kültür Sanat YayınlarıKitabı okudu
Oku Türk kızı, oku..!
"Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum etmiş demektir, hüsranına ağlasın…"
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.