MİLYON KERE AYTEN Ben bir Aytendir tutturmuşum oh ne iyi Aytenli içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman ya Aytene beş var Ya da Ayteni beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam
Sayfa 19 - Alpay yayınları ikinci baskı
Sadettin Teksoy
“Ayşen, Ayten, Aysun, Gülişah! Hadi bakim, bacaklarından yukarıya doğru bedeni­ne giriverin hanım kızımızın!", diye ortalık yere yüksek sesle konuşuyor Cevat hoca. Kim bu Ayşen, Ayten, falan filan? Meğerse hocanın teşhiste bulunan doktor cinlerinin adları imiş bunlar. Eh, müslüman mahallesinde salyangoz satılamayacağı gibi, Türkiye'de de hani o kitap­larda adı geçen “Behruşyaşin, Efremaşin" gibi cinlerle ticaret yapılamıyor olmalı, diyoruz. Şimdi bu görünmeyen Ayşen, Ayten cin kızlarımız neden Çiğdem hanım kızımızın genellikle adet olduğu üzere ağzından veya kalbinden değil de bacaklarından yukarıya doğru muaye­neye başladıklarını anlamaya da ilmimiz yetmiyor. Allahtan, hocanın cin tayfası erkek cinsin­den değil. Yoksa, rezaletin boyutu daha da büyüyecek!
Reklam
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor.
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum Oh ne iyi Ayten'li içkiler içip Sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam aklımdan Ayten
O ana kadar sessiz kalan Ayten Sultan Yahya'nın bu iması üzerine toparlak vücudunu bir atlet zarafetiyle koltuktan fırlatıp ortaya bomba gibi düştü.
Sayfa 347Kitabı okudu
babam kemiklerimi kırmıştı nevzat'la konuşuyorum diye, namık'la neden yatmamıştım; - orası eriyip gitmiştir bile toprakta beni bilmeden- parkta bir adam yağmurluğunun önünü açıverip göstermişti ilk kez, gözsüz burunsuz, mosmor bir tulumcuk, karanlık boğuğu ağzından salyaları asılıyordu, çığlıklar kopardı gepgergin bacakları bana, annem yetiştiğinde sıvışıvermişti, geceleri binlerce geceleri, o adamdan binlerce, parkta, sımsıkı duvarında ağaçların, sıkıştırarak beni, ama ben en hızlı koşmamla kurtulurken, onlar takip kırmızı ve kara çizgili kanatlarını, tüm sonbahar yaprakları olarak; hooop! hooop! hooop! orama, burama, orama, burama, bense anne! anne! anneee!... dilim dişlerimi yaramadan çıkıp dışarı, sesim ses olamadan, yıllar sonra ayten'le giderken liseye, geçerken o parkın önünden, o adamdan çıkınca önümüze, ''hadi ordan pis hayvan!'' gülüp geçiliyor...
Sayfa 13
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.