Thunder & Shadows batak, pişti, king, okey, bilardo da dahil olmak üzere her türlü oyunun oynandığı bir yerdi. "
Sayfa 154Kitabı okudu
Şamanlarda şifacıyı en hasta olandan seçmeleri ve en hasta kişinin gerçekten de en güçlü şifacı potansiyeli taşıması, bu nedenle. "Çok derin bir yaranız mı var? O bir kapıdır," demişti Clarissa Pinkola Estés. Bu bir kapıdır. O kapıyı açıp açamamak ise, yüzüp yüzememek gibi, bize kalıyor. André Gide'in Batak romanında "Kambur, bir insan değildir, bir insan artı bir kamburdur." demişti. Sözgelimi kanser mi geçirdiniz? Siz bir insan değil, bir insan artı kanser geçirmiş bir insansınız demek bu.
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
İyi geceler. Yarın gene bekleriz
Çevrene bakmıyor musun? En mutlu görünenlerine bile? Bütün bunlar üç oda, bir mutfak, iki çocuk düşü ile başlıyor. Sonra? Haydi bayanlar, baylar! Bu fırsatı kaçırmayın. Siz de girin, siz de görün. Uç perdelik dram. Birinci kısım: Dağlar dümdüz. İkinci kısım: Ne çok tepe! Üçüncü kısım: Ova batak. Bugünlük bu kadar baylar. İyi geceler. Yarın gene bekleriz
Günahlarımız inatçı, gevşek tövbemiz; İç döker, acısını çıkarırız bol bol, Ve dönerken sevinç verir bize batak yol Kirlerimiz pis yaşlarla yıkanır deriz.
Eskiden beri biz yapamayız biz edemeyiz bizden adam olmaz gibi cümleler duyarız
Yapılan edilen var ama onu da kabul etmiyor. Bizim kendimizi bir teknik geri kalmışlıkla karşı karşıya görmemizin hikâyesi 17. yüzyıldan başlar. Bu önce askeri bir noktadan çıktı. O tarihlerde Batı'nın geliştirdiği silahların bizimkilerden iyi olduğunu görünce yönümüzü Batı'ya doğru çevirmeye başladık. Batı'dan bu teknolojiyi ithal etmek gibi bir talebimiz oldu. Biz dedik ki; "Bize teknoloji verin!". Buna mukabil Batı'dan bize ihraç edilen şey teknoloji değil, "medeniyet" oldu. Bizi bu "batak"tan kurtarmaya çalışanlar Batı'dan teknoloji değil, "medeniyet getirmeye çalıştılar. İşte bu da, Batı'ya teknoloji getirmek için gidenlerin Fransa'da karşılaştığı aşağılama ve aşağılık kompleksinin ürettiği bir şey. Bu heykel tutkusu da buradan kaynaklanır. CHP'nin heykelciliğinin temeli budur. "Teknolojiyi boş ver, şuraya bir heykel konduralım" derler. Oysa dikkat ederseniz Türkiye'de "takunyalılar" mühendislik heveslisidir, atılım yaparlar. Demirel, Özal, Erbakan da böyledir ve hep mühendistir bu adamlar. Diğer tarafta ise bir opera hevesi , bir heykel gecesi vs.vardir.
Ruhun büyüklüğü büyük yerlerde değil, gösterişsiz yerlerde çıkar ortaya. Onun için bizi içimize inerek yargılayanlar ünlü eylemlerimize pek önem vermezler, bunların aslında çamurlu ve batak bir dipten fışkırmış Pırıltılı su serpintileri olduğunu görürler. Bizi parlak görünüşümüze göre yargılayanlar ise içimizin de aynı parlaklıkta olduğunu sanırlar.
Sayfa 228
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.