Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Erik çiçek açmış da bahçenin kıyısında Sen ona hiç bakmadan geçmişsen oracıktan Leylek dansa durmuş da bacanın tepesinde O baharlım laklakını durup dinlememişsen Şakır şakır bir tren bir gece köprüsünden Islıkla dalmamışsan gurbet türkülerine Akasya mor akasya ak akasya sarı sarı sarkmış da bahar mavilerinden Yaşamak ne güzel şey diye
Güneş daha karşı dağların ardında, deniz sütbeyaz, dünya uyanıyor, yeniden yaratılıyor, kayalıktan aşağıya iniyor, kayalardan fışkırmış çiçeklerin yoğun, keskin kokusu arasında. Aşağıya çakıl taşlarının, kumların arasına inince deniz menevişleniyor. Kuş sesleri, deniz, çiçek, arı kokusu... Poyraz Musa sarı katıramaklarının arasına uzanmış uyuyor. Güneş vurmuş çiçeklere, ada sarıya kesmiş. Gökteki yıldızlar çalkanıyor. Yıldızdan gök gözükmüyor. Silme yıldız. Çalkanıyor, savruluyor. Tepeden tırnağa çiçeğe kesmiş ağacın yüz binlerce, milyonlarca çiçeğinin kokusu böceklerin, kuşların, ışığın, balıkların, karıncaların başını döndürüyor. Adada her şey, taş kaya bir esriklik içinde. Karıncalar bile kokulardan mest, serilmişler güneşin altına, kendilerinden geçmişler yerlerinden kımıldayamıyorlar, uyuşmuş kalmışlar.
Sayfa 196Kitabı okudu
Reklam
Lakin, eski bayramların tadı gibi azalıyor paydalarımızın ortaklığı da... Ben ki sevmem , öyle herkesin aynı telden çaldığı, tek tip hassasiyetleri... benzerliklerden ziyade farklılıklara tutkunumdur. Yine de bilirim ki, onca çiçek bunca farklı açıyorsa da, hepsi aynı suyun, aynı toprağın, aynı güneşin mahsülüdür. O sudan, o topraktan, o güneşten mahrum kalırlarsa kururlar. Ve biribirinden farksızdır kurumuş çiçekler... O yüzden ortaklık bağlarını önemserim. Anayasada yazılanların ötesindedir o bağlar... Mesela Babam ve Oğlum'un aynı sahnesinde akan gözyaşındadır. "Sarı Gelin" başladı mı kendiliğinden mırıldanan dudaktadır. Bir toplu kahkahada, bayramda, güllaçtadır.
Sayfa 144Kitabı okudu
Çok geçmeden marangoz tabut için ölçü alırken, pencereden baktıklarında, minicik sarı çiçeklerin yağmur gibi indiğini gördüler. Çiçekler bütün gece süren suskun bir sığınakla köyün üzerine yağdı. Bütün çatıları örttü, bütün kapıların önüne yığıldı ve dışarıda yatan bütün hayvanları soluksuz bırakıp öldürdü. Gökten öyle çok çiçek yağdı ki, sabahleyin sokaklar kalın halılar döşenmiş gibi oldu ve cenaze alayının geçebilmesi için çiçekleri küreyip atmak zorunda kaldılar.
ANKARA'NIN TÜMÜLÜSLERİ Tümülüslerle dolu Ankara. Gordion'da, Beştepe'de, Beytepe'de, Demetevler'de, Ahlatlıbel'de, Söğütözü'nde, Maltepe'de nice tümülüs var. Sürsün diye ömrü belki, sarı çamdan, sedir ağacından yapılmış bir göz odaya koyarlardı güzel insanların ölüsünü. Üzerine taş, çakıl ve kum yığarlardı tonlarca. Ziyarete gelenler, çiçek yerine bir etek toprak getirirdi. Bir ihtimal, "Toprağı bol olsun" sözü bu yüzdendi.
"Aşk var mı aşk, sen ondan haber ver ? Boş ver be yaşı başı! Gönlün ne kadar şık, sen ondan haber ver? Şöyle atıp koyu grileri -siyahları sabahtan, Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver? Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını. Gelene geçene yol verme girsin diye içeri, ama gömme başını toprağa bir çift
Sayfa 8
Reklam
BİR AŞK HİKAYESİ New York Grand Central tren istasyonunun danışma bürosunun üzerindeki saat, 6'ya altı dakika kaldığını gösteriyordu. Uzun boylu ve yanık yüzlü teğmen, tam saati anlamak için gözlerini kırptı. Kalbi, kendisini şaşırtacak denli hızlı çarpıyordu. Altı dakika sonra, on üç aydır yaşamında son derece önemli bir yer kaplayan, hiç
Sayfa 117Kitabı okudu
BU ÇAĞRI SANADIR Bir damla SU gönder bana Eğer gönderebilirsen Ana sütü gibi tertemiz olsun Bir damlası Karadeniz Bir damlası Akdeniz olsun
http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=4142
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.