Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nasıl? Güneş, ilkbahar, çiçekle dolu tarlalar, sabah uyanan kuşlar, bulutlar, ağaçlar, doğa, özgürlük, hayat, bunlar artık benim değil mi?
Sayfa 12 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Gezi
İki arkadaş yürüyorduk İki ayrı fikrin temsilcisi gibi Ona doğa ne kadar güzel dedim Ağaçlardan hiçbir şey gözükmüyor dedi Ağaçları doğanın bir parçası saymayan zihniyetti Ağaçları kestiler
Reklam
Nasıl ? Güneş, ilkbahar, çiçekle dolu tarlalar, sabah uyanan kuşlar, bulutlar, ağaçlar, doğa, özgürlük, hayat, bunlar artık benim değil mi ?
Koku orucu için en uygun zaman 18 Kasım haftasıdır. Bu mevsimde beden daha derin nefes alma ihtiyacı hisseder. Buna karşılık ulu yaratanın kusursuz sisteminde ağaçlar bu üç ay boyunca hiç olmadığı kadar bolca oksijen üretirler. Sonbahar mevsiminde insanların daha çok susmalarının, içe dönmelerinin ve ara sıra derin nefesler çekmelerinin nedeni budur. Zira bu esnada gerçekten değerli bir koku alınmıştır. Koku orucu sırasında kimseyle konuşulmadığı için birkaç gün sonra düşüncelerde de bir sükût yaşanır. Dışarısı nasılsa içerisi de öyle olmaya başlar. İç doğa dış doğayla uyumlanır. Koku orucunu uzun yıllar boyunca gerçekleştirenler de vardır. Kendi arzularıyla yıllarca konuşmayanlar, orucun sonunda öyle güçlü bir iradeye sahip olurlar ki diledikleri her şeyi başarırlar.
“Erken Türk inançlarında yer, sular, dağlar, ağaçlar ve ormanlar gibi doğa varlıklarının ruhlara sahip olduğuna, Iduk Yir Sub (Kutsal Yer- Su Ruhları) denilen bu ruhların, bulundukları bölgelerdeki Türk boylarını koruduğuna inanılırdı.”
Isırmaya başladığında kış, buz tutmuş gecede çıtırdadığında taş, goller kararıp ağaçlar soyununca, kol gezen kötülüktür Doğa ‘da. Fakat korkarım sizin bahtınıza bu çıkacak.
Reklam
Doğa her zaman konuşur, bir şeyler anlatırdı, ancak insan kulağı onları duyamayacak kadar sınırlıydı.
Sayfa 241Kitabı okudu
Ağaçlar benim Ritanilin’imdi. Doğa beni sakinleştirir, odaklanmamı sağlar ve duyularımı harekete geçirirdi.
İran'da, Moğollardan sonra egemen olan Safeviler döneminde (1514-1720) sanat, yüksek ve parlak bir düzeye ulaştı. Büyük yaratıcılık göstermemesine rağ­men İslam sanatının formlarını zekice kullanan bir saray üslubu ortaya çıktı. Mo­dern bir hükümdarın bütün sorumluluklarını yüklenen Şah Abbas (1587-1628), İsfahan'ı, kapsayıcı bir şehircilik planlamasına göre yeniden inşa etti ve birçok cami ve sarayla donattı. Dört eyvanlı İran planı uyarınca inşa edilen Mescidi Şah'ın (1612-1640) hem içi hem de dışı çinilerle kaplandı. Devlet yapımevlerinde, ba­tının aradığı dokumalar, halılar ve seramikler yapılıyordu. Sert görünüşlerini kaybeden süslemelerde, çiçekler ve ağaçlar gibi doğa varlıklan tasvir edilmeye başlandı. Çin porselenleri, çanak çömlek yapımında örnek olarak alındı. Tebriz, Timur üslubunu geliştiren resmi minyatür okulunun merkezi haline geldi.
Sayfa 213 - PdfKitabı okuyor
Dağ ile konuşmak, ağaçlar ile konuşmak, rüzgâr ile konuşmak aslında insanın kendisiyle konuşması demekti. Bazen balta vurulan kuru odunlar hüzünleri, bazen dalları çiçeklenen ağaçlar sevinçleri, bazen uğultulu esen rüzgarlar sancıları dillendirir de kâh sizi ağlatır, kâh sevindirirler. Gözyaşının da, sevincin de kendi içinizde olduğunu bilirsiniz. Eşyanın lisanı hakikatin lisanıdır çünkü, hiç yalan söylemez.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.