Mustafa Kemal, tarihin başlangıcında Orta Asya'dan doğan ve batıya, müstakbel anayurda doğru gelişen Türk ilerleyişinin tarihini yeni baştan yazmak üzere, memleketin bütün tarihçilerini, fikir adamlarını topluyordu. Gazi bu ilim adamlarına, milli tarihin safhalarını açmalarını, uzak Asya yaylalarından başlayarak Akdeniz sahillerine giden yolları kahramanca açmış bulunan Türk Milletinin hakiki mefahirini bütün dünyanın gözü önüne sermelerini emrediyordu. Bu ilim adamları, o milli yürüyüşü o kadar açık göstermeleri lâzımdı ki, Türkçe bilen bir insan bu tarihi okuyunca, Akdeniz'den başlayarak yalnız Orta Asya'da Altay Dağları değil Moğolistan sınırına kadar, Türklerin kahramanlıklarla dolu mazisini görsün, anlasın… Bu yeni tarih yazılmıştır. Ve genç Türkiye, artık batı tarihlerinin, Doğu'nun bu âsil ırkı hakkında vermiş olduğu hükmü yalan çıkarabilecektir.
Sayfa 214 - Tercüman GazetesiKitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Mu Öğretileri ve Anadolu Bilgeliği Yorgunluktan pişmiş topraklardır Anadolu. Yirmi dört büyük medeniyeti üzerinde yaşatmış dünyada başka bir toprak parçası yoktur. Dünyanın enerji merkez noktası, doğunun batıya, batının doğuya, kuzeyin güneye, guneyin kuzeye ulaşması için kilit bir köprü herkesin gözü kulağı, hevesi Anadolu. Kültürler,
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Léon Cahun: "Türk Timur, Türk mucizesini yok etti." diyor. Çok doğru! Bu mucize, steplerin ve Asya dağlarının yenilmez savaşçıları için, babadan kalan bir mal kadar doğal bir hak olan zafer alışkanlığıydı. Oysa Timur bu cesur savaşçıları, Maveraünnehir'in melez halklarını kullanarak yendi. Toktamış karşısında kazandığı zafer, Cengiz'de en güçlü ifadesini bulan ve tarihin değişmez yasası gibi sürüp giden, Doğu'nun Batı'ya üstünlüğü geleneğini yıktı. Timur, İranlıların, Turanlılar karşısında, ya da yerleşik halkın, göçebe savaşçı karşısında her zaman yenilmeye mahkûm olmadıklarını gösterdi. Kuran tarafından yetiştirilmiş bir ordunun, Yasa'nın ordusunu yenebileceğini gösterdi. Türk dünyası bu ağır darbenin etkisinden kurtulamayacaktı. Yelu Taş'ın, Cengiz'in, Mengü'nün büyük ümitleri gerçekleşmeyecekti. Türk-Moğol iktidarının dünya egemenliği de, tarihin, belki de böylesi "ütopyaların" yok olmaya mahkûm olduğunu göstermek için yarattığı büyük hayallerden biriydi.
Sayfa 253 - Doğan Kitap YayınlarıKitabı okudu
Neden bütün insanlık Buddha'yla aynı mutluluk haline, İsa'yla aynı sevgi haline, Krishna'yla aynı kutlama haline ulaşmayı seçmedi? Neden? O zirvelere heves etmek bile tehlikeli olduğu için, bu konuda düşünmemek daha iyidir. Bunu düşünmemenin en iyi yolu, özgürlük olmadığını kabul etmektir - zaten alnına önceden yazılmıştır, doğumundan önce sana verilmiş belirli bir metin vardır ve senin de onu yerine getirmen gerekir. “Özgürlük nasıl kötüye kullanılabilir?" diye soruyorsun. Ancak özgürlük kötüye kullanılabilir; kölelik kötüye kullanılamaz. Rusya'da insanların seçme özgürlüğünün olmaması nedeniyle Amerika'da Rusya olduğundan daha fazla karmaşa var. Amerika'da tarihin hangi bir zamanında, dünyanın herhangi bir yerinde bugüne kadar tadına varılan en büyük özgürlüğün keyfini sürüyorlar. Ne zaman özgürlük olsa, karmaşa patlak verir ama karmaşaya değer çünkü yıldızlar ancak kaostan doğar. Sana yalnızca nasıl özgür olacağını öğretiyor ve sonra se özgürlüğünle ne istersen onu yapmak üzere kendi haline bırakıyorum. Hayvanlardan aşağıya düşmek istersen, bu senin seçimindir ve bunu yapmakta tamamen serbestsin çünkü bu senin yaşamın. Bu şekilde karar verirsen, o zaman bu sen önceliğindir. Fakat özgürlüğü ve değerini anlarsan, düşmeyeceksin, hayvanların aşağısına gitmeyecek, meleklerin üzerin yükselmeye başlayacaksın. İnsan bir mahlûk değil, bir köprüdür - iki sonsuzluk arasında bir köprü: hayvan ve ilahi, bilinçdışı ve bilinçli. Bilinçte büyü, özgürlükte büyü, her adımı kendin seç: Kendini yarat. Bir sannyasin kendini yaratan ve bunun bütün sorumluluğunu alandır.
Sayfa 155 - Butik YayıneviKitabı okudu
Tocqueville, bu gerilimin, kendisinden kaynaklandığı eşitsizlik kadar "gerekli ve giderilemez" olduğunu kavramıştı. Eşitsizlere "aynı onuru" verme yolundaki her çaba, öteki insanların özgürlük ve haklarını kısıtlar ve eşitsizlik toplumsal yapıda ne kadar derin köklere sahipse, bu o kadar fazla olur. Azınlık grubundan birisine sağlanan her işyeri ve üniversitede bir pozitif ayrımcılık programı çerçevesinde doldurulan her öğrenim yeri, ötekiler İçin daha az bir yer anlamına gelir; hükümetin ulusal hastalık sigortası ya da bir hayır programı için harcadığı her dolar, özel ekonomiden bir dolar eksilmesi demektir; İşçileri İşsizlikten ve firmaları iflastan kurtarma yolundaki her çaba, daha az ekonomik özgürlük anlamına gelir. Ne özgürlük ile eşitliğin dengelenebileceği sağlam ya da doğal bir nokta, ne de iki ilkeyi aynı anda optimize etmenin belli bir yolu vardır.
Çocukların doğal olarak esnek ve dirençli olduğuna inanılır, bir şekilde kendilerini toparlayacakları düşünülürdü. Ben çocuk psikiyatristi ve nörolog olduğumda bu yanlış inan­ cı reddetmek gibi bir hedefim yoktu. Fakat daha sonra genç bir araştırmacı olarak stresli deneyimlerin özellikle erken yaşlardaki genç hayvanların beyinlerini değiştirebileceğini laboratuvarda gözlemlemeye başladım. Farklı hayvan çalışmaları, küçük çaplı streslerin bile, beynin mimarisi ve kimyasında dolayısıyla da dav­ranışlarda, kalıcı izler bırakabileceğini gösterdi. Ben de "Neden aynısı insanlar için de gerçek olmasın?" diye düşünmeye başla­dım. Problemli çocuklarla çalışmaya başladığımda, bu soru bana daha da önemli görünmeye başladı. Kısa bir süre sonra hasta­ larımın büyük bir çoğunluğunun hayatlarının kaos, yoksunluk ve/veya şiddetle dolu olduğunu gördüm. Bu çocuklar "bir şekilde kendilerini toparlayamıyorlardı". Eğer öyle yapabilselerdi, çocuk psikiyatri kliniklerine getirilmezlerdi. Eğer psikiyatrik problem­ leri olan yetişkinler olsaydılar, birçok psikiyatristin post-travma­ tik stres bozukluğu (PTSB) tanısını koyacağı (tecavüze uğramak ve cinayete tanık olmak gibi) farklı travmatik olaylar yaşamış insanlar olurlardı.
Koridor YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
176 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.