ÇEKİLDİM
Çekildim yine köşeme, sensizliğime Kenarda bir odabaşı, elinde kalem diğer tarafta parşömen
Parşömen aklımı okur, odabaşı parşömene yazar.
Ben düşünmekten yorgun, ben düşünmekten sürgün
Çekildim yine inzivaya
Köşede bir gardiyan durur
Bir elinde anahtar, diğer tarafta urban. İlmek ilmek düğümlenir boğazım
Kurur boğazım bir gece kâbusunda Çekildim elden, dilden
Dünya bir tarafta ben bir tarafta Dünyanın uykusu ağır, adaleti aksak
Ben ha varım ha yok
Çekildi kanım, kurudu yaşım
Gölgelerin arasında, denizin ortasında Bir tarafta durgunluk, diğer tarafta delice dalga
Enginin içinde kurumuş papatya
Ne renkti, artık farkı yok
Çekildim, kara yazının önünden
Ne tarafa gidecekse gitsin
Bir yanda ayaz, bir yan yangın yeri İkisinin sonu da malum
Çatalın, ayrımın önemi artık yok
Bir yol ayrımı, yolun dönüşü
Başı sonu önemli değil.
Terazinin bir kefesinde hayat, bir kefesinde ölüm var...
çekildim.
Gardiyan:
- "On dakika tamam," diye bağırdı. İnanmadığım için saatime baktım. Üçü bilmem kaç geçiyordu. Kaçta geldiğine dikkat etmemiştim ki...
Sana kendimden bir hediye vermek istedim. Süratle ceplerimi aradım. Dolmakalemimden başka hiçbir şeyim yoktu. Onu bulduğuma ne kadar sevindiğimi burda nasıl anlatmalı.
Aradaki kapıyı araladım kalemi sana uzattım. Sonra... Kanadı biraz daha açarak seni kucaklamak istedim. Sen de buna hazırlanmıştın. Bunu içimin içinden biliyordum. Gardiyan omzumu tuttu. Kapıyı hızla aramıza kapattı.
Bunu hiç unutamıyorum karıcığım. Seni ancak dış kapıdan çıkarken arkandan görebildim. Hatırlıyor musun? Hâlbuki herifi bir yumrukla yere devirmek, kapıyı ardına kadar açmak ve seni bir an kucaklamak, sımsıkı bağrıma basarak yanaklarını, gözlerini, alnını ve saçlarını öpmek istemiştim. İşte hürriyet bunlardan ibarettir.
seni istiyorum ve biliyorum
asla koynuma alamayacağım
sen o aydın ve pırıl pırıl gökyüzüsün
bense bu kafeste bir tutsağım
kara ve soğuk parmaklıklar ardından
gözlerim hasretle bakıyor yüzüne doğru
bir elin uzanışını düşlüyorum,