Nuh son anda bileğimi kavrıyor. - Çok dünya yutmuşsun! Ama oldu işte. Kurtuldun! Artık sus! Sus ki, altlarından ırmaklar akan evler gerçek olsun. Kilim silkelesin şehir çocukları tahta balkondan. Genç ağaçlar yapraklarını döksün. Gizleyelim mahrem yerlerini ruhumuzun. Sus ki, ipil ipil yağsın yağmur! Sen yine hayat de adına, ben dallarından ölü serçeler sarkıtan söğüt.
“Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.”
Reklam
Hayat haklı, ölüm gerçek! Ölüm gerçeğiyle yan yana oturan varlıklarız. Ama yine de ölümü düşündükçe değil, unuttukça mutlu oluyoruz. Unutmak, hafızanın soluklanması, anılarsa geçmişin sandalıdır.
İnsan ayrılınca değil, yeniden kavuşma ümitleri tükenince yıkılır. O zaman hayat son zerresine kadar kocaman bir can sıkıntısına dönüşür. Sanki son vapuru kaçırmışsın da bir adada mahsur kalmışsın, güneş ağır ağır batarken sonraki vapurun hiç gelmeyeceğini söylemişler sana, bunun can sıkıcı bir şaka olmadığını, gerçek olduğunu söylemişler. Buydu vaziyetim. Beni o kış bir kişi terk edip gitmişti ama sanki iki yüz elli kişi terk edip gitmiş gibi hissetmiştim.
Ne ki, bütün hayaller bir gün biter ve gerçeğin soğuk yüzüyle tanışırız. Hayaller içinde geçirilen gecelerden sonra ayılmanın, gerçek dünyaya dönmenin ne kadar korkunç olduğunu bilemezsiniz. Evet, bir de çevrenize bakarsınız ki, insanlar delicesine akan hayat seli içerisinde yaşayıp gidiyorlar.
"İnsanlar, yalan söyleyip sonra kendi yalanlarına inanmaya bayılırlar. Bu, insanlık tarihinin başından beri böyledir. Bu konunun toplumsal izdüşümlerini boşverelim ve biz kendimize bakalım. Hatta o kadar çok inanırlar ve bunu o kadar çok yaparlar ki hangi duyguların gerçek, hangilerinin yalan olduğunu bile kestiremezler. Yalan uydurma duyguları onları ele geçirir çoğu zaman. Dokunulmazlar, efsaneler yaratırlar, sonra onların uğruna mücadele ederler, ağlarlar, üzülürler, kutlarlar. Kendilerine, başkalarına zarar verirler. Şu yaşamaya, tadı çıkarılmaya gelinmiş dünyayı dar ederler. Kendilerine de, başkalarına da... Belki de başka türlü hayat geçmez, sıkıcılaşır. İnsanlığa bir meşgale lazımdır sıkılmaması için, onun kaynağı da yalandır."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.