Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DALKAVUKLAR GECESİ'nde Olay Örgüsü Olaylar Hatti kralı Subbiluliyuma zamanında geçer. Kralın bir oğlu olduğu için sarayda şölen vardır. Herkes yiyip içmekte, eğlenmektedir. Başkumandan Tutaşil bir karışıklık olmaması için adamlarıyla birlikte etrafı kolaçan etmektedir. Vakit gece yarısına yaklaşmıştır. Tutaşil, ilerdeki ağaçlıkta birini
Ruh Adam'da Psikolojik Atmosfer: Eserin kurgusuyla paralel olarak en başarılı yanlarından biri psikolojik atmosferidir. Olaylar sanki somut mekânlarda değil zihinlerde cereyan etmektedir. Ev, okul, Çamlı Koru gibi somut mekânlar sanki, zihnî maceraları bir yere oturtmak, kahramanların ayaklarını yere bastırtmak için kabataslak çizilmiş
Reklam
Zamanın Birliği: Atsız tarihin içinde gezinen bir adamdır. Ruh Adam tarihi bir roman olmasa da tarihten kopamazdı. Günümüzde yaşayan Selim Pusat, iki bin yıl öncesinin Burkay'ıdır. Uygur masalındaki Burkay gibi, o da evli olduğu hâlde bir kızı severek günah işlemiştir. Tarih tekerrür etmiştir. Aslında zaman nedir ki? Atsız'a göre dün,
Çanakkale'nin Kadın Savaşçıları
Destan üstüne destan yazılan Çanakkale'de kadın kahramanlar da var. Onlardan bahsetmemek, bugün bile, şehit çocuklarını bayrağa sarılı tabutundan alıp yüreğini toprağa verircesine kara toprağa verdikten sonra, kameralara dönerek, "Vatan sağ olsun" diyen vatansever Anadolu anasına haksızlık olur....
Sayfa 163Kitabı okudu
"Onun adı Ömer alır beni döver" hesabı.
Ömer bir akşam Nur'u kollarından yakalamış, "Sen beni kadın, heyheylenmişsin, yemekleri bile ısıtmadan koyuyorsun önüme" diye sarsmıştı. Nur unuttu o geceyi, yine aşk morları sandı kolundakileri. Bir gece olanı, bir gece unutuyordu artık..
Ve kadın sonunda konuştu, isyanını dile getirdi. "Bugüne dek sana hiçbir şey söylemedim, hiç sitem etmedim, hiç surat asmadım." dedi Candan. "Sanki bütün yaptıkların, tüm erkek arkadaşlarınla yaptığınız her şey, size sunulmuş, yalnızca size özgü olan davranışlardı. Siz monoton yaşam sevmezdiniz, siz sıkıntı atmalıydınız, siz barlarda, meyhanelerde, iş dönüşü eğlenebilirdiniz. Aranıza eşleriniz asla karışmamalıydı. Başka kadınlar mutlaka olmalıydı ama onlar sizlerin kadını olmamalıydı. Sessiz, sakin, bu durum mutlak bir gerçekmis gibi, sizi evlerde bekleyen kadınların ne düşündüğünü, ne yaşadığını hiçbir gün düşünmediniz. Onlar evde sizi bekliyorlardı, beklemeliydiler, beklediler. Buna isyan edilebileceğini hiç düşünmedin mi? Kim olursa olsun seni evde bekleyen bir insanın varlığı seni hiç mi etkilemiyor? Erkeklikle ilgili bir şey mi bu? Bir telefon etmek erkeklik gururunu mu zedeliyor? Saygı duymadığın, düşünmediğin, aldırmadığın bir insanla yaşamak nasıl bir duygu? Bunu bir kez daha yaparsan ve artık ben hiç aldırmayıp mışıl mışıl uyursam, bu güzel bir beraberlik midir sence?"
Sayfa 61
Reklam
Erkeğin söylediklerinden sonra kadın yazmaya başladı. “Sıkıntı atıyoruz... İş ev, ev iş… Bu tekdüzeliği insan beyni kaldırır mı? Erken gelirim... Yorgunum zaten... Onlar başka bir gezegenin canlıları, biz başka bir gezegenin. Anlaşamayız, bir ortak noktada buluşamayız. Birbirimizi değiştiremeyiz. Ayrı ayrı yaratıklarız biz. Birbirimizden aynı duyguları, benzer düşünceleri, ortak sözcükleri beklememeliyiz. Onlar uzaylıysa, biz yerliyiz, biz uzaylıysak, onlar yerli. Anlaşamayız biz, anlaşamayız... Birbirimizi anlayamayız biz... Anlamayalım o zaman... Anlamayalım."
Sayfa 60
Lütfen okuyun
Erkekler bir ikilem içindedir. Kendilerini onaylatmak için son derece ihtiyaç duydukları bir unsur olan kadından korkmaktadırlar. Eşsiz olduğumuzu kanıtlamak ve diğer erkeklere üstünlüğümüzü göstermek için bir kadına sahip olma hayaline ihtiyaç duyarız. Buna rağmen, onları nasıl kötüye kullandığımızı saklamak ve kendi aramızdaki rekabetin kazananı olmak için kadını gizliden gizliye hor görürüz. Bu hor görme, çoğu zaman erkeklerin birbirleriyle ilişkilerinin temelini oluşturur. Hepimiz kadını bizden aşağı görürüz. Ama, yine de şartlar ne olursa olsun kadın tarafından kabul edilmek isteriz, hem de kusursuz kahramanlar olarak. Bu şartlar altında gerçek içtenlik var olabilir mi? İçtenliğin temeli eşitliktir. Ama, kadınla münasebetimizin heranında kendimizi benliğimizin derinliklerinde yetersiz, üstün ve/veya suçlu hissediyorsak, bu eşitliği nasıl sağlayacağız? Yetersiz, çünkü aslında içten içe kendi efsanemize inanmıyoruz; üstün, çünkü kendimizi efsanemizle kandırmak istiyoruz; suçlu, çünkü kadını sürekli hor görerek, onun bizim imajımıza verdiği desteğe ve bize duyduğu hayranlığa olan bağımlılığımızı inkâr ediyor, kendimizi ondan üstün görerek ise, bu inkârımızı hasır altı ediyoruz. Ama, erkeklik imajından doğan sürekli zafer kazanma baskısının neden olduğu sefillik, bu erkeklerin kurduğu belli fantezilerle cinsel ilişki sırasında iyice su yüzüne çıkmaktadır.
Sayfa 85 - Çitlembik YayınlarıKitabı okudu
DEVLET UĞRUNA KENDİNİ FEDA EDEN KAHRAMAN: URUNGU (BOZKURTLAR DİRİLİYOR) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce yine uzunca bir özet verelim Kür Şad ihtilali, Çin Kağanı Tay-tsung'u korku ve endişeye kaptırmıştır. Ne yapılacağını görüşmek üzere nazırlarını sarayda toplar. Çeşitli fikirler ileri sürülür. Sonunda Gök Türklerin Çin'den
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
535 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.