Doğaya ve insanlara bakıp bakıp da her şeyi karanlık ve kasvetli gören insanlar haklıdır. Ne var ki bu karanlık ve kasvet onların kendi tasalı ruhlarının ve görüşlerinin rengini yansıtır.
Onu yutan karanlık insanı ürpertecek kadar soğudu sonra, camlar, çerçeveler soğudu, duvarlar soğudu, yapraklar soğudu, kendi genişliklerini susan, kendi genişliklerini fısıldayan boşluklar soğudu, kapılar soğudu, sular soğudu ve gece çatıların, antenlerin, avukatın, ağaçların ve cümle mahlûkatın üzerine basa basa yürüdü, o bir eliyle sokak lambalarının sarı ışıklarına tutunarak yürürken ağrısı sızısı, gamı kasveti olmayanlar uyudu, içinden kafasına takılan şeyi izah etseydim şimdi yarimden ayrılmaz, mis gibi onun koynunda yatardım diye geçirenler yastıkları sarılarak bir sağa bir sola döndü, işsizler gözlerini boşluğa dikip acı acı of çekti, çocuklar uçurumlarla dolu, korkunç ve karanlık rüyalar gördü, gemisini yürümekten başka bir şey düşünmeyenler kafalarının içinde yeni taktikler, yeni manevralar, yeni güzergahlar belirledi, bebekler altlarına işedi, hastalar sarı sarı bakıp sarı sarı inledi, emzikli kadınların meme uçları zonkladı, ihtiyarlar arada bir uyanıp sessizliği büyüten kendi kalp atışlarını denedi ve artık sonunda, şafak söktü.
Reklam
Sonra bu karanlık insanın dişlerini takırdatacak kadar soğudu yine, camlar, çerçeveler soğudu, duvarlar soğudu, kendi varlıklarını susan, kendi varlıklarını fısıldayan görüntüler soğudu, mesafeler soğudu, dere soğudu ve gece görünmeyen ayaklarıyla çatıların, avluların, ağaçların ve cümle mahlûkatın üzerine basa basa yürüdü, o yürürken isleri tıkırında olan ensesi kalınlar birer kuş hafifliğiyle akça pakça yataklarda uyudu, barları, meyhaneleri dolduran insanlar rengârenk ışıkların altında güle oynaya şarkılar, türküler söyledi, ilaç parası bulamayan garibanlar yumruklarını sıkıp dişlerini gıcırdattı, evine ekmek götüremeyenler kara kara düşünüp of çekti, hayatları boyunca hayatlarına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hale gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde, cumbuldata cumbuldata, başkalarının sevgisinde vicdanlarını çitiledi, dili damağı kuruyan, ciğerleri börten hastalar kapılara bakıp su bekledi, mahkûmlar ranzalarında kâh o yana, kâh bu yana döndü, aç yatan çocuklar rüyalarında yiyecekler, içecekler gördü, nöbetçi eczaneler arı kovanı gibi işledi, kalplerinin başköşesinde yıllarca ağırladıkları kişinin pis bir yalancı olduğunu anlayanlar kendi öngörüsüzlüklerine hayıflanıp birer sigara daha yaktı, kim bilir, o sırada belki görünmeyen yıldızlardan biri de eğilip yukarıdan dünyanın ahvaline baktı, sonra artık yavaş yavaş şafak söktü ve Cevherlerin horozu sünmüş ipliğe benzeyen bir sesle derenin dibinde hayal meyal öttü.
Sayfa 136Kitabı okudu
İblisten söz ettiniz ve tam o sözcüğü kullandınız. Oysa, karanlık güçlere karşı akıl iblisi insanlığın en yüce biçimidir ve bu nedenle kıskanç tanrıların öfkesini çeker.
Denizde bir adam! Ne önemi var! Gemi durmuyor. Rüzgar esiyor, belli bir rota izlemek zorunda olan o kasvetli gemi yoluna devam ediyor. Adam gözden kayboluyor, sonra yeniden beliriyor, suya gömülüyor ve tekrar yüzeye çıkıyor, sesleniyor, kollarını sallıyor, kimse onu duymuyor, kasırgayla sallanan gemi manevrasını yapıyor, tayfalar ve yolcular
Tüm insanlar aynı hamurdan yapılmıştır. En azından bu dünyada, yazgı bağlamında aralarında hiçbir fark yoktur. Öncesinde aynı karanlık, yaşam süresince aynı beden, sonrasında aynı kül. Ama insan mayasına karışan cehalet onu karartır. Tedavi edilemeyen bu karanlık insanın içini kaplayınca Kötülük’e dönüşür.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.