Metropol, kişisel olan her şeyi yutarak büyüyen bu kültürün bütün çıplaklığıyla sergilendiği bir sahnedir adeta. Burada, binalarda, eğitim kurumlarında, tüm mekânlara hâkim olan teknolojinin yarattığı harikalarda, sunduğu nimetlerde, topluluk hayatı oluşumlarında, devlet kurumlarında, dayanılmaz ölçüde billurlaşmış ve gayri şahsileşmiş bir tin söz konusudur - öyle ki kişilik, bunun etkisi altında kendini idame ettiremez. Bir yandan, dört bir taraftan akın eden uyarıcılar, ilgiler, zamanını ve bilincini nasıl kullanacağını gösteren şemalar sayesinde kişinin hayatı sınırsızca kolaylaşmıştır. Kişi, bir ırmağın akıntısına kapılmış gibidir, yüzmesine gerek bile yoktur. Öte yandan, kişisel renkleri ve karşılaştırılmazlıklan yok etme eğiliminde olan bu gayri şahsi içerikler, giderek hayatta daha fazla yere sahip olmaktadır. Öyle ki birey, kişiliğinin özünü koruyabilmek için, sahip olduğu biricikliği ve bireyselliği öne çıkarmak zorunda kalır: Hatta kişiliğinin kendi gözünde fark edilir olması için bile, bu kişisel unsuru abartmak zorundadır. Nesnel kültürün aşırı büyümesi sonucu bireysel kültürün körelmesi, başta Nietzsche olmak üzere, en uç bireyciliği savunanların metropol karşısındaki derin nefretlerinin bir nedenidir. Bireyciliği savunan bu insanların metropolde bu denli sevilmesinin, metropol sakinlerinin gözünde gerçekleşmemiş özlemlerini dillendiren birer kâhin ve kurtancı olmalarının nedeni de budur.
Sayfa 108Kitabı okudu
Renkler, duygular bağrışan bir sınıf dolusu çocuk gibi beyninde yaygara kopartmıştı. Sanki artık bir kişi değil, birçok kişiydi. Zihninden hiçbiri iyi şeyler söylemeyen bir dizi çoklu kişilik filmi geçiyordu.
Reklam
Basit ve önemsiz görünen bir davranışın büyük etkiler yapabileceğini çoğunlukla görmezden gelir.
terziler geldiler - 1984
Terziler geldiler. kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle. kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin. çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir
Çocuğunuza yaşamı kötü ve olumsuz olarak empoze etmemelisiniz. Çünkü yaşam aslında kötü ve olumsuz değildir. Sizin kendi iç dünyanızdaki yaşam öyle olabilir. Ama çocukların hayatları güzeldir. Çoşkuludur. Rengarenkir. Bazı yetişkinlerinki gibi sadece siyah ve beyaz değildir. Çocukların iç dünyalarında tüm ana ve ara renkler vardır. Çocuğun dünyaya pozitif bakış açısını olumsuz yönde etkilemeye ve değiştirmeye anne-babası dahil, hiç kimsenin hakkı yoktur.
İnsan soyu neden böyle oldu?
İnsanlar gösterişsiz kulübeleriyle yetindikleri sürece, hayvan derilerinden yaptıkları giysilerini dikenler veya kılçıklarla dikmekle, kendilerini tüy ve deniz kabuğuyla süslemekle, vücutlarını çeşitli renklere boyamakla, yay ve oklarını mükemmelleştirmek veya güzelleştirmekle, keskin taşlarla birkaç balıkçı kayığı veya basit müzik aleti yontmakla yetindikleri sürece; kısacası, yalnızca tek bir insanın yapabileceği işlere ve işbirliği gerektirmeyen zanaatlere kendilerini verdikleri sürece; doğaları el verdiği ölçüde, özgür, sağlıklı, iyi ve mutlu yaşadılar ve aralarındaki bağımsız ilişkinin zevkini çıkarmaya devam ettiler. Lakin insan bir başkasının yardımına ihtiyaç duyar duymaz, tek kişinin iki kişilik erzağı olmasının faydalı olduğu anlaşılır anlaşılmaz, EŞİTLİK ORTADAN kayboldu, MÜLKİYET ortaya çıktı, ÇALIŞMA kaçınılmaz oldu; engin ormanlar, insanın alın teriyle sulanması gereken, KÖLELİK ve SEFALETİN ekinlerle birlikte kısa sürede filizlenip büyüdüğü güleç kırlara dönüştü.
Sayfa 73 - Kapra Yayıncılık
Reklam
66 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.