Nikolay Rostov arkasını döndü ve bir şey arıyormuş gibi uzaklara, Tuna’nın sularına, gökyüzüne ve güneşe baktı. Gökyüzü ne kadar güzel, ne kadar mavi, sakin ve uçsuz bucaksız görünüyordu! Batmaya yüz tutmuş güneş ne kadar parlak ve görkemliydi! Tuna’nın açıklarında sular ne kadar tatlı parıldıyordu! Uzaklarda, nehrin ardındaki maviye çalan dağlar, manastır, gizemli vadiler, ağaçlarının en üst noktasına kadar sis altındaki çam ormanı çok daha güzeldi... orada sessizlik, mutluluk vardı... Rostov, “Orada olsaydım başka hiçbir şey, hiçbir şey istemezdim,” diye geçirdi içinden, “bu güneşin altında tek başıma orada olmak kadar büyük bir mutluluk yoktur, burada ise... iniltiler, acı ve korku ve şu belirsizlik, şu şaşkınlık... İşte yeniden bir şeyler bağrıldı, yeniden herkes geriye bir yerlere koşuyor ve ben de onlarla birlikte koşuyorum ve işte o, işte o, ölüm, üstümde, çevremde... An gelecek ve ben bu güneşi, bu suları, bu geçidi bir daha hiç göremeyeceğim...”
Sayfa 225Kitabı okudu
İz
Acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma, o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili, orada benden savrulan parçalar kurusa da, izleri var hâlâ yolun kenarında. İzini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın. Acıyla, geçtiğim yoldan geçiyorsun, ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin. Ne zamandı bilmiyorum, yaşadıklarından sana kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun yerde fırtına koparan korku, kendi sarmalında döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun. Şimdi, acının ormanından geçiyorsun her şey bir daha kanasa da ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben. Geç meleğim, senin de şarkıların olsun içindeki telleri titreten.
Reklam
“Acıyla, geçtiğim yoldan geçiyorsun izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma, o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili, orada benden savrulan parçalar kurusa da izleri var hâlâ, yolun kenarında. İzini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın. Acıyla, geçtiğim yoldan geçiyorsun ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle büyür bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin. Ne zamandı bilmiyorum, yaşadıklarından sana kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun yerde fırtına koparan korku, kendi sarmalında döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun. Şimdi, acının ormanından geçiyorsun her şey bir daha kanasa da ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben. Geç meleğim, senin de şarkıların olsun içindeki telleri titreten.”
Sayfa 53 - Metis YayınlarıKitabı okudu
İz
Acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma, orada o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili benden savrulan parçalar kurusa da izleri var hala yolun kenarında. İzini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın, Acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin. Ne zamandı bilmiyorum. uaşadıklarından sana kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun yerde fırtına koparan korku. kendi sarmalında döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun. Şimdi, acının ormanından geçiyorsun her şey bir daha kanasa da ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben Geç meleğim, senin de şarkıların olsun içindeki telleri titreten.
Sayfa 53 - Metis Yayınları
Babasına her bir kelimesi doğru olarak yaşananları anlattı. Babası kendinden geçmiş, hatta dehşete düşmüş bir halde onu dinledi. Yüzüğün üzerindeki mührü ve madalyondaki resmi sessiz bir korkuyla inceledi. Kiler kapısına bakmaya gitti. Uzun bir süre boyunca Küller Ormanı'nın ötesinde uzanan boş ufka baktı.Sonra Serilda tam artık bu sessizliğe daha fazla tahammül edemeyeceğini düşündüğünde, babası kahkaha atmaya başladı. Serilda'nın tam olarak anlamlandıramadığı karanlık bir şeyle birlikte gelen tok bir kahkahaydı. Panik mi? Korku mu? "Artık," dedi yüzünü kızına dönerek, "bu kadar kolay kandırılmamayı öğrenmiş olmam gerekirdi. Ah, Serilda." Yüzünü sert avuçlarının arasına aldı. "Nasıl yüzünde bir gülümsemeyle böyle şeylerden bahsedebiliyorsun? Beni neredeyse yine kandırıyordun. Bunları gerçekten nereden aldın, söyle bakalım?" Serilda'nın köprücük kemiğinde duran madalyonu alırken başını salladı. Serilda geçen gece yaşananları düşünürken babasının yüzü kâğıt gibi olmuştu ama sonra yanaklarına yeniden renk gelmeye başladı. "Bunları kasabadan genç bir oğlan mı hediye etti? Birinden hoşlandığını ve bana söylemeye çekindiğini düşünüyordum
- Sence gelecek mi? Bilgin, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı: - Kahramansa gelecektir. Kahramanlar, hiçbir zaman yarı yolda bırakmazlar.
Reklam
149 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.