I. Murad (Hüdavendigâr)
Sultan Murad, savaş meydanını dolaşıp otağına dönerken, Miloş Kabiloviç adlı Sırp asilzadesinin kendisiyle görüşmek istediğini, görüşme gerçekleşirse Müslüman olacağını söylediğini bildirirler. Padişah sevinçle kabul etti. Çünkü, iyi bir Müslüman olan Padişah için, bir Hristiyanın hidayetine vesile olmak Kosova Zaferi kadar büyük bir zaferdi. Fakat Miloş intikam sevdasındaydı: Birkaç kelime ile herkesin dikkatini dağıttıktan sonra, yeninin içine gizlediği hançeri çıkarıp Padişah'a sapladı. Şehit oldu... Zaten savaş öncesi yaptığı duada şehit olmayı dilemişti:"Ya Rab, beni şehit eyle, ahrette beni said eyle!.." diye yalvarmıştı.
Osmanlı sultanlarına Tanrı'nın teyidini kazanmış kutsal bir velî (bu arada Gazî Hüdavendigâr unvanı taşıyan I. Murad'a) sıfatı verirler.
Reklam
Söyle Meşhed, öpeyim secde edip toprağını
Sırplar, bugün Kosova Cumhuriyeti’nin başkenti olan Prizren’e de girdiler. Prizren yakınlarında, 1389 yılında Sırplarla yapılan Kosova Savaşı’nı Sultan I. Murad’ın ve oğlu Yıldırım Bayezid’in kumandasında Osmanlılar kazanmıştı. Zaferden hemen sonra Sultan Murad’ın şehit düştüğü yerdeki türbesi şimdi Sırpların eline geçmişti. Şehit yeri, şehitlik anlamına gelen Meşhed ya da Meşhed-i Hüdavendigâr’ın ve Kosova’nın Sırpların eline geçmesi Osmanlı nesillerinde büyük bir tesir yaratmış, şiirler, ağıtlar yazılmış, genç subaylar burayı kurtarmak için yemin etmiştir. Mehmet Âkif, o acıyı Safahat’ta uzun uzun, derin bir ıstırapla anlatır: Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova Sen misin, yoksa hayalin mi vefasız Kosova Hani binlerce mefahirdi senin her adımın Hani sinende yarıp geçtiği yol Yıldırım’ın Söyle Meşhed, öpeyim secde edip toprağını Yok mudur sende Murad’ın iki üç damla kanı Murad-ı Evvel’i koynunda saklayan toprak Kimin ayakları altında inliyor bir bak.
İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedildiği yıl, başkent Diyarbakır’ı ele geçirip iktidar kavgalarına son veren Uzun Hasan Bey, birkaç sene içinde tüm rakiplerini bertaraf ederek; Akkoyunlu Devleti’ni, sınırları doğuda Horasan’dan batıda Fırat Irmağı’na, kuzeyde Kafkaslardan güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanan bir imparatorluğa dönüştürmüştü.
Osman Gazi’nin Fatih’e Devrettiği Bayrak Osmanlı Devleti’nin banisi Osmanoğulları sülalesi, Oğuz Türklerinin Kayı boyuna mensuptur. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı I. Alâeddin Keykubad devrinde (1220–1237), Ertuğrul Gazi önderliğinde Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Kayılar, Anadolu Selçuklu Devleti’ne yaptıkları hizmetlere karşılık olarak,
I. Murad Hüdavendigâr zamanında (763/1361) Ankara ve çevresindeki Ahi Beyleri'nin Ankara ve çevresini Osmanlı Devletine ilhak etmelerinden sonra Kırşehir de Osmanlı idaresi altına girmiş oldu. Bundan sonra Ahi Evren Türbesine de ihtimam gösterilmiş olmalıdır. Çünkü I. Murad'ın bir Ahi olduğunu biliyoruz. Kesin olarak bilinen bir şey var, o da: Ahi Evren Türbe, Tekke ve Camii'nin II. Murad ve oğlu Fatih Sultan Mehmed zamanunda inşa edilmiş olduğudur.
Sayfa 221Kitabı okudu
Reklam
140 öğeden 151 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.