"Elhan-ı Şita" şairi Cenap Şahabeddin, "Daüssıla" şairi Süleyman Nazif,Makber şairi Abdülhak Hamit Tarhan, Sergüzeşt yazarı Sami Paşazade Sezai ve Mehmed Akif,mükellef bir sofrada bir araya gelmişlerdi.
Enver Bey, bir gün Saint Joseph'ten arkadaşları Nurizade Ziya Bey ve Ayetullah Bey'i de yanına alıp, Sami Paşazade Sezai Bey'in yeğeni Bahriyeli Necip Bey'in Moda'daki evine gitti.
O gece, Moda Beşbıyık Sokak'taki 3 numaralı evin alt katındaki selamlık dairesinde milyonların sevgilisi olacak bir takımın temelleri atılmak üzereydi.
"Fenerbahçe" dedi Enver Bey.
"Papatyanın renkleri olsun!" dedi Enver Bey.
Ayetullah Bey biraz şaşkınca: “Papatyanın renkleri mi?" dedi. “Yani, sarı ve beyaz mı?" diye de ekledi.
"Evet!" neden olmasın dedi, Ziya Bey, "Neden olmasın? Hem asil, hem uyumlu, hem anlamlı, hem de göze batmaz...?"
O gece kulübün renkleri “sarı beyaz" olarak kabul edildi; ama bu renkler daha sonra "sarı laciverte" çevrilecek, Fenerbahçe kuruluştan
itibaren kullanmaya başladığı o sarı lacivert çubuklu formalarla özdeşleşecekti.
Enver Bey, Nurizade Ziya Bey, Ayetullah Bey ve Necip Bey 1907 yılının baharında Fenerbahçe'yi kurmuşlardı. Birkaç gün sonra onlara Hasan Sami ve Hintli Asaf da katılacak ve Fenerbahçe birdenbire büyümeye başlayacaktı.
Fenerbahçe Kulübü'nün ilk başkanı Ziya Bey ertesi gün kolları sıvadı.
Bu hırsızlıkta ötüşlerine atılan horozların garip sesleri bulunduğu yere yansıdıkça" git git karına git! ” diyordu kiliseler öğle vaktini ilan için Çan çalmaya başladılar o Sessizlik içinde uzaktan uzağa yansıyan Canlar hep bir ağızdan bir sürekli bir ahenkle, " git git karına git! " sözünü tekrar ediyorlardı
Son söz olarak, Sami Paşazade Sezai'nin Çanakkale Savaşı ile ilgili değerlendirmelerine yer verelim: "Böyle harikulade olaylar kendi kendisini anlatır. Onu tanımlamak için sarf edilecek kelimeler ve düşünceler daha yükselirken düşer, parlarken söner. Bununla birlikte hiçbir şey söylememek de nasıl mümkün olur ki? Bugün her Türk'ün konuşabilmesi Çanakkale savunması sayesindedir. Bugün Türk'e büyük milletler arasında 'Ben' demek yetkisini veren Çanakkale savunmasıdır... Çanakkale savunması 'üç mucizeler' savaşıdır: Hali kurtardı. Mazinin hamaset ve azametini geri getirdi. Vatanımızı bir 'ebedi vatan' yaptı."
İspanya’nın koyu mai semasında, Elhamra’ nın üstünde yüdızların ziyası ihtizaz ediyor, Gırnata, bir hâb-ı şeffafı andıran bu gecenin içinde eski vatanını hicranla düşünen sahranişin bir Endülüslü Arabın rüyasına benzi yordu.
Sayfa 104 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Türk Büyükleri Dizisi:20, Birinci Baskı:1986Kitabı okudu
"Bir gün bir kıraathanede etrafım taassup silahıyle, Frenkçe okumanın küfür olduğunu söylemekle tehdid eden âlim kıyafetinde bir hocaya : "Voltaire aleyhisselam, Jean Jacques Rousseau Radiallahüan" demiş ve tevkif olunarak polise götürülmüştü."
Sayfa 98 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Türk Büyükleri Dizisi:20, Birinci Baskı:1986Kitabı okudu
"Tiyatro başlamak için perde açılırken bu gençlerin o zamanki mahalle rüştiye mekteplerinde perdedar olan gözleri de açılıyordu. Tiyatronun o iptidaî salınesinden daha ötesini, yükseğini görüyor, ziya içinde bir nâ-mütenahiliğe şitap ediyorlardı."
Sayfa 97 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Türk Büyükleri Dizisi:20, Birinci Baskı:1986Kitabı okudu