Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA IRK-IRKÇILIK / SOYCULUK:Kimlerin Türk olduğu konusunda Atsız'ın geldiği son noktayı yukarıda belirttik. Başlangıçta Türk kökünden gelmeyenleri Türk saymayan Atsız, daha sonra Türk kökünden gelmiş kadar Türkleşmiş olanları ve başka bir ırkın şuurunu taşımayanları da Türk saymaktadır. Atsız bu konudaki fikrini örneklerle de
Sarı saçları ve mavi gözleri ve üzerindeki zabit kıyafetiyle dikkatleri hemen üzerine çekecek kadar yakışıklı bir adamdı Mustafa Kemal Bey. Keskin bir bakışı, kendinden emin duruşu ve temiz bir Türkçesi vardı.
Reklam
Mahremiyetsiz, samimiyetsiz, özentili bir taklitten, soğuk sarı bir taklitten ibaret bir hayat…
Neredeyse 1,5 yıl süren tutukluluk bu kararla sona erdi. Atsız "şimdi serbest, fakat yine işsizdi. Babası Mehmet Nail Bey, o hapisteyken Deniz Hastahanesi'nde hayata gözlerini yummuş, ölüm haberini bir çavuş, komşuları Sıdıka Hanım'a tebliğ etmişti. Bedriye Atsız, Cuma günleri Nişantaşı'ndaki British High Schhol (İngiliz Okulu)'da tarih dersi veriyor ve ayda 30 lira kazanıyordu. Üç nüfus, işte bu parayla geçinmek zorundaydılar. 30 lira tabii ki yetmiyor, babadan kalma halılar, başka eşyalar ve bir kısım kitaplar yok pahasına satılıyordu." (Yağmur Atsız 2005: 156'dan Deliorman 2013: 77). "Atsız'ın ise bütün bunlar muhtemelen pek umurunda bile değildi. Algıladığı bile şüpheliydi. Onun tek amacı, 'Bozkurtlar'ı tamamlamaktı. Sarı saman kâğıtlı bir kalın müsvedde defterine yine sapsarı ve reklam olsun diye bir firma tarafından hazırlanmış yaklaşık 40 santim uzunluğundaki bir kurşunkalemle, 1945/46 Kışı'nın o mağmum ve rutûbetli kış ikindileri günler saat 16.00'ya doğru başını alıp giderken deliler gibi romanı bölüm bölüm nasıl tamamlamaya uğraştığını anımsıyorum. Ortalık karardıktan sonra da, elektrik tasarrufu için sâdece tek bir masa lambasıyla aydınlatılan alt kattaki oturma odasında o gün yazdıklarını Annemle bana okurdu.” (Yağmur Atsız 2005: 156).
Mehmet Şükrü Sarı (d. 1926 / ö. 8 Mart 1995)
Devletin resmi makamları tarafından Türkçülük ve Turancılık aleyhindeki işlemler, sadece tutuklama ve işkencelerden, yahut da Millî Eğitim Bakanlığının okullara gönderdiği genelgelerden ibaret değildir. Devletin her kademesindeki makamlar uyarılmış, valiliklere, kaymakamlıklara bölgelerindeki Turancılık faaliyetlerini izlemeleri konusunda tamimler gönderilmiştir. Resmî dairelerin bu konuda nasıl çalıştığına dair tipik bir örnek Cemal Kurnaz'ın bir yazısında ayrıntılarıyla anlatılır. Mehmet Şükrü Sarı 18 yaşında genç bir şairdir. 1944 yılında Muğla'da Zaman isminde bir şiir kitabı yayımlar. Kitap, Basın ve Yayın Umum Müdürlüğünce incelemeye alınır. İç Yayın Dairesi Müdürü Feridun Fazıl Tülbentçi, 21.09.1944'te bu kitapçık hakkında bir rapor hazırlar. Rapora göre "Dilek" şiirinin genel havasında “Türk Birliği ülküsü ve Turancılık kokusu” duyulmaktadır….. “Turancıların sorguya çekildiği Şu sıralarda kitaptaki şiirler içerisine serpiştirilen bu mısralar genç dimağlar üzerinde oldukça etkiler yapabilir." Ayrıca kitaptaki “Tuna” şiiri de "emperyalist emeller ve ırkçı fikirler beslemesi bakımından dikkate değer”dir. Tülbentçi'nin raporu 27.09.1944 tarihinde de Umum Müdür Selim Sarper tarafından Başvekâlet Yüksek Makamı'na arz edilir (Kurnaz, Mayıs 2017: 40-43).
RTE
Ak Saray' da 1.150 küsur oda var. Her gün başka bir odasında otursan, turu tamamlayıp yeniden aynı odaya gelmen 3,5 sene sürüyor. Buckingham Sarayı'ndan dört misli büyük, ABD başkanının kullandığı Beyaz Saray' dan altı misli büyük, Elysee Sarayı'ndan 25 misli büyük ... Kremlin'in yanına Kızıl Meydan'ı ilave et,
Sayfa 439 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
Reklam
Münevver Özgenç yazdı... EFELYA... - Başına bir hâl gelirse dağlara gel dağlara- demiş ya âşık; Başımıza gelmedik hâl kalmayan bu savaş-şiddet- yıkım günlerinde, şiire, öyküye, romana daha fazla sığınmalı desem yeridir sanırım. Ülke hallerinden kaynaklı kuşandığımız acıyı, kederi, hafifletmek için. Eğitimci- Şair- Yazar Mehmet
. sarı yapraklı bir şehir rehberinde adını bulup harflerinden öpesim var. . m.binboğa EFELYA'dan...
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
Gizlemeden, samimiyetsiz, yapmacık bir taklitten, soğuk sarı bir taklitten ibaret bir hayat... Her görüştüğünle müthiş bir rekabet, bir mücadele, bir düşmanlık... Hiçbir el sıkmazsın ki mümkün olsa seni bir çukura itmeyeceğine emin olasın; hiçbir ses işitmezsin ki senin arkandan en hain, en haksız bir gizlilikle bir kınamada bulunmayacağına emin olasın. Riya, alay, kendini beğenmek, bencillik bu aç kurdun elinde bütün yüz morarmış, bütün gözler bulanmış, herkesin başarısı öbürünün ayaklar altında ezilmesine bağlıymış gibi bir kıskançlık, bir kin, kimse kimseyi beğenmez, üstünden başından tutun da söylediği Fransızcaya kadar her şey alay için bir vesile olur.
805 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.