Köşede duruyor, tanrıcıkların bindiği mekiğin arkasından son kez sevgiyle bakmaya çalı­ şırken çarpılan yüzünde, bir an sonra her zamanki donuk acı ifadesi beliriyor ve yürüyen kaldırıma çıkıyor, sallanarak insanların arasına dalıyor. İleride kaldırımlar kesişiyor. Kav­ şaktan geçerken ayağı takılınca güvenlik tırabzanına çarpı­ yor. Sonunda park denen küçük alana ulaşıyor. Sporvizyon çalışıyor, havada üç boyutlu bir basket maçı sürüyor. Serbest atış bir tayf gibi kulağının yanından geçerken banklardan bi­ rine ilişen kız oturduğu yerde büzülüp kalıyor. Bundan sonra pek bir şey olmuyor, bankta yanına otur­ duğu insanların bile dikkatini çekmeyen kaçamak hareket­ lerle elini birkaç kez ağzına götürüyor, hepsi bu.
Sened-i İttifak altında imzası bulunanlar:
Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa, Şeyhü l islam Salihzade Ah­met Esat, Kaptan-ı Derya Abdullah Ramiz, Anadolu Valisi Ab­durrahman, Rumeli Kazaskeri Mehmet Derviş, Nakibüleşraf Dürrizade Seyyit Abdullah, Rumeli payesinde Eminzade Meh­met Emin, Anadolu Kazaskeri Hafız Kamil, İstanbul Kadısı Mehmet Tahir, Kethüdayı Sadriali Mustafa Refik, Yeniçeri Ağası Mustafa , Defterdar Mehmet Emin Behiç, Reisülküttap Mehmet Sait Galip, Sabık Rikap Kethüdası Mustafa Raşit, Umuru Bahri­ye Nazırı Seyyit Ali, Çavuşbaşı Mehmet Tahsin, Ruznamçeci ev­vel Emin, Cebbazade Süleyman, Serezli İsmail, Kara Osmanzade Hacı Ömer, Dergahı ali Sipahi Ağası Mehmet, Beylikçi Divan-ı Hümayun Mehmet İzzet, Divan-ı Hümayun Amedicisi Hüseyin Hüsnü, Çirmen livası Mutasarrıf ı Mustafa .
Reklam
Kastamonu Sürgünü
Isparta ve Eskişehir tecrübelerinden sonra yaşanan Kastamonu süreci Said-i Nursi'nin ihtiyatı/gizliliği, çalışmalarında stratejik bir ilke olarak benimsemesine yol açmıştır. Açık davranma olanaksızlığı gizliliği (sırren) zorunlu hale getirirken mücadele etmeme olanaksızlığı açılımı (fütuhat) zaruri kılmıştır. Zımni ve aşikarın zorunlu biraradalığına çözümü, İmam-ı Ali'nin kavram dünyasından devşiren Bediüzzaman, konjonktürel olarak bir şeyi başka türlü söylemenin imkanı olan -sırrentenevveret- düsturunu keşfetmiştir.
Sayfa 336 - Nûbihar
Benden nefret ediyor, nefretini göstermek için elinden geleni ardına koymuyor, beni öldürmektense acı çektirmeyi tercih ediyordu.
Sayfa 201
James Dean.
James Dean diye bir çocuk Bütün kapıları yalnızlığa açık Ve hüznün turuncu tonunda Bir bayrak arıyor kendi gönderine Motosikletinin kanatları kırık Abone her siren sesine Gökyüzü: Azami hız 60 kilometre Yeryüzü: Mezarlık kavşağı dönünce James Dean diye bir çocuk Ne aradığını biliyor, ne bulduğunu Sokağın ortasında bir koltuğun
Lakin, kalbi taş gibi katı. Ancak dudaklarında aşkın adı, vücudunun kalanı bekarete adanmış.
Reklam
175 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.