... Türkiye’nin demokrasi tarihi açısından önemli bir dönüm noktası hatta politik anlamda devrimci bir davranıştı. .... halk kitlelerinin politik bilinçlenmesinin ilk etkin belirtisi, otoriter, tepeden inme devlet şekline karşı ilk direnişiydi.
“Bize göre demokrasi ancak bir araçtır. Hangi sisteme (Kürtçülük, İslamcılık) gitmek istiyorsanız, bu düzenin seçiminde bir araçtır.”
“Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır.”
“Bize göre demokrasi ancak bir araçtır. Hangi sisteme (Kürtçülük, İslamcılık) gitmek istiyorsanız, bu düzenin seçiminde bir araçtır.”
“Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır.”
“Şu anda Türkiye’de 27 etnik grup yaşamakta.
Bunların varlığının tanınması gerekir. Türkiye Türklerindir gibi tezler yanlıştır.”
“Örneğin Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilir.
Bu durumda belki Osmanlı Eyaletler Sistemi benzeri bir şey yapılabilir.”
Başbakan ile milletvekilinin Eyalet önerisi nasıl da örtüşüyor! Başbakan sözlerini daha sonra şöyle sürdürüyor?
“(Devlet yapısını) Ben İslam’ın devlet planı içinde düşünüyorum. Bizim için en üst belirleyici İslam’ın İlkeleridir. Her şey ona göre belirlenir. Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm’e yer yoktur.” “Biz Türkiye’yi önemsiyoruz ve Türkiyeliler olarak buna mecburuz...
Günümüz Türkiyelileri... Biz Türkiyelilere diyoruz ki...”
Dikkat ediniz, söylemlerinde “Türk” yok, “Türkiyeli” var!
Toplumun en büyük haksızlığına uğramış tarihî şahsiyetlerden biri, II. Abdülhamid’dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu 33 yıl sırf zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük padişah kaatil, kanlı müstebit,