Genel ahlâkı en çok zedeleyen, gerek kişisel hayatta, gerek toplumsal hayatta insanın manevî yapısını en çok zehirleyen şey, hiç şüphe yok ki, tembelliktir. Halit Ziya Uşaklıgil
Sayfa 55 - Remzi KitabeviKitabı okudu
İstanbul’da bu yoksul yazarların dışında birkaç edebiyatçı vardı ki onlar, hiçbir şey değişmemiş gibi Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki bolluğu yaşıyorlardı. Hali vakti yerinde bir ailenin oğlu olarak yetişen ve önemli görevlerde bulunan Halit Ziya (Uşaklıgil) Yeşilköy deki meşhur köşkünde, bir Batılı burjuvanın lüks ve düzenli hayatını aksatmadan sürdürebilmişti.
Reklam
Bence Fikret pek az okuyan bir şairdir. Fransız edebiyatının son aşamalarını izlediğine dair bir işaret görmedim. Öyle anlıyorum ki o Victor Hugo ve Lamartine'den sonra gelenleri çok seyrek ve tesadüfen okumuştur. Hele düzyazı üzerinde çok sınırlı şeyler okuduğunu kendisi bana söylemişti. O kendi sanatkâr ruhunun hamurundan yoğruluyor, kendi ruhunun havasından gelen nefeslerle yükseliyor. Dışarıya bakmaya gerek görmeden bütün sanatları kendi kaynağında buluyor." Halit Ziya Uşaklıgil
✓ İnsan keder ve sevinç zamanlarında yüreğinin katlanabileceğinden fazlasını, başka bir yürekle paylaşmak ister. Halit Ziya Uşaklıgil
Sayfa 263 - Yakamoz YayınlarıKitabı okudu
Ahmet Rasim’in en sevdiğim özelliklerinden biri halkçılığı idi. Halit Ziya Uşaklıgil nasıl arkasından Saffet Nezihi’lere, İzzet Melih’lere yol açmışsa, Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi de, Sermet Muhtar’ların, Osman Cemal’lerin, Orhan Kemal’lerin, Adnan Veli’lerin yani halkla övür olmuş yazarların yolunu açmışlardı. Ahmet Rasim, halkı anlatırken, bu halkın içine kendi de katılırdı. Agâh Sırrı Levent’in çok isabetli teşhisi ile, “Doğrudan doğruya kendisinden söz ettiği yazılarında bile Ahmet Rasim yine kalabalığın içinde” idi.
Sayfa 240
Halit Ziya Uşaklıgil
Felakete uğrayan bir insan, gerçeği tamamen kabullenip güven sağladıktan sonra, ona direnmek üzere kendisine lazım olan güç ve kuvveti bir şekilde bulur.
Reklam
319 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.