"Yüreğimizi neden dinlemeliyiz?" diye sordu, mola verdikleri akşam. "Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır." "Yüreğim sıkıntılı, çalkantılı," dedi delikanlı. "Düşler görüyor, heyecanlanıyor ve bir çöl kızına âşık. Bana bir yığın şey soruyor, çöl kızını düşündüğüm zaman, geceler ve gündüzler boyu beni uykusuz bırakıyor."
"Yüreğimizi neden dinlemeliyiz?" "Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır." "Yüreğim sıkıntılı ve çalkantılı," dedi. "Düşler görüyor, heyecanlanıyor ve bir çöl kızına âşık. Bana bir yığın şey soruyor, çöl kızını düşündüğüm zaman, geceler ve gündüzler boyu beni uykusuz bırakıyor." "Ne âlâ! Demek ki yüreğin canlı. Onun söylediklerini dinlemeye devam et."
Reklam
"Yüreğimizi neden dinlemeliyiz?" "Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır." "Yüreğim sıkıntılı, çalkantılı," dedi delikanlı. "Düşler yığın şey soruyor, çöl kızını düşündüğüm zaman, geceler ve gündüzler boyu beni uykusuz bırakıyor." "Ne ala! Demek ki yüreğin canlı. Onun söylediklerini dinlemeye devam et"
Sayfa 152Kitabı okudu
Yüreğin neredeyse hazinen de oradadır."
"Yüreğimizi neden dinlemeliyiz?" diye sordu, mola verdikleri akşam. "Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır." "Yüreğim sıkıntılı, çalkantılı," dedi delikanlı. "Düşler görüyor, heyecanlanıyor ve bir çöl kızına âşık. Bana bir yığın şey soruyor, çöl kızını düşündüğüm zaman, geceler ve gündüzler boyu beni uykusuz bırakıyor. "Ne âlâ! Demek ki yüreğin canlı. Onun söylediklerini dinlemeye devam et."
İçimden usulca, gizlice, erkenden imkânsız bir sürgünü özlüyorum. En önemlisi, uykum var. En hastalıklı olanları da dahil bütün uykuların tersine, fark ettirmeden fiziksel olarak insanı dinlendiren bir uyku değil bu. Hayatı unutma noktasına, belki de bize düşler verme noktasına varan, ruhumuza süzülerek her şeyden feragat etmenin huzurlu armağanlarını adeta tepsiyle bize sunan bir uyku da değil. Hayır: Bir türlü uyuyamayan bir uyku bu, gözkapaklarına ağırlık yapıyor ama kapatamıyor onları (...) Neşeye değilse de bir tür rahatlamaya ancak gece olduğunda kavuşabiliyorum; rahatlık anları normalde insana keyif verdiğinden, ister istemez benimkiler de keyif veriyor. Böylece uyku geçiyor, uykuyla gelen, karmaşaya, zihnin bulutlanmasına benzeyen o şeyin silindiğini, aydınlandığını, neredeyse ışıl ışıl parladığını hissediyorum. Bir an için bir başka şeye umutlanıyorum. Ama umut kısa sürüyor. Ardından uykusuz, umutsuz bir sıkıntı geliyor, uyumamış bir adamın kötü uyanışı ve yorgun bedenli zavallı bir ruh olarak odamın penceresinden on binlerce yıldızı seyrediyorum; on binlerce ve derken hiç, hiçlik – ama bütün o yıldızlar...
“Oysa görev çelişkisi içindeki bir insan tüm sorumluluğu üzerine alıp gece gündüz onu yargılayan bir hâkimin karşısında uğraşmaya başlarsa, kendisini çok yalnız hissedebilir. Kendi kendisinin acımasız denetmeniyse ve sonu gelmeyen içsel hesaplaşmalardan geçiyorsa, yaşamında kimseleri açamadığı gerçek bir giz var demektir ve ne bir dünya hâkimi ne
Sayfa 398 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
196 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.