Hiçbir şey kusursuz değildir. Bayan Hopewell'in en sevdiği sözlerinden biriydi bu. Diğer bir sözü de şuydu: Hayat bu! Bir diğer sözü, hatta en önemlisi de şöyleydi: Eh, herkesin fikri kendine. Bu veciz sözlerini, çoğunlukla da masa başında, sanki kendinden başka böyle düşünen yokmuş gibi uysal bir diretmeyle söyler; yüz mimikleri daimi bir öfkeye teslim olarak silinmiş o iriyan, hantal Joy da, kendi iradesiyle kör olmayı başarmış ve bir daha görmemeyi kafasına koymuş biri gibi, o buz mavisi gözleriyle kadının biraz sağına doğru dik dik bakmaya koyulurdu.
İkinci yılımdı okulda. İkinci sınıfım yani. Altı yaş grubundan başlattılar beni geçen sene. Dünya hakkında hemen her şeyin farkındayım, bilgiliyim. Zaten dünyam da Engin'in bakkaldan Musa Aga'nın bahçeye kadar.
Kerbelos'mit Beş başlı canavar// ömrü yetseydi kitabın adı bu olacaktı.
“İki elim aralarında kavgaya giriştiler. Okuduğum kitabı kapayıp araya girmesin diye bir yana ittiler. Sonra beni selamlayıp kavgalarına hakem tayin ettiler. Hiç zaman yitirmeksizin parmaklarını birbirlerine dolayıp masanın kenarında bir koşuşturmaca tutturdular, bir biri, bir diğeri öne geçerek masa boyunca birkaç kez gidip geldiler. Gözlerimi