Bizim kuşağımızı siyaset uçurumuna romantik kavramlar itiyor: “‘Vatan borcu’, ‘hayat doğruları’, ‘iyi ve kötü’ gibi.”
Sayfa 161 - Evrensel Basım YayınKitabı okudu
Dert
…evde karın ve çocukların aş bekler, işte patronun iş bekler, sen oradan oraya koşturur durursun. Evin ihtiyaçları, çocuğun ihtiyaçları, karının ihtiyaçları, derken ülkenin ihtiyaçları çıkar bir de. Derler ki, "Ekonomik kriz var, hadi bakalım sık kemerleri." Sıkarsın, sonra derler ki, "Şu aşiret bu aşirete düşman, hadi bakalım göster rengini." Gösterirsin. Vay, "Sen onlardan mısın," derler bu sefer de; onlar sıkar senin kemerini. Sonra vatan borcu derler alırlar seni askere, gidersin savaşa. Oradan artık ölü mü dönersin, diri mi, ruhun genç kalbin ölü müdür bilinmez. Bu mu medeniyet dediğin? Benim medeniyetim gece şu gökyüzündeki yıldızlar, sabah da beni uyandıran güneştir. Bu böyle biline...
Reklam
Beni iyi dinleyiniz! Oturduğum mahallede, kadınlar sokağa yüzlerini kara peçeyle örterek çıkıyorlar. Bir erkek görürlerse, arkalarını da dönüyorlar. Duvara dönüp çömelenler de var. Dini bir gereklilik mi bunlar? Hayır. Peki ne? Düpedüz ilkellik. Yazık ki birçok ilkelliğimiz daha var. Ama bir toplum donup kalmaz, değişip gelişir. Biz de ister istemez değişip gelişiyoruz. Hayatımıza öğretmen, çeteci, işçi, kağnıcı, yazar, dernek yöneticisi hanımlar karıştı. Bunlar da Müslüman. Ama bu hanımlar peçe takmıyor, çarşaf giymiyor, tavuk kafese kapanır gibi eve kapanmıyorlar. Kendilerini ikinci sınıf bir yaratık olarak görmüyorlar. Erkeklerin iki adım gerisinden yürümüyorlar. Vatan savaşına katılmayı namus borcu biliyorlar. Durum şu: Bir yanda o hanımlar var, bir yanda da sizler. İlkellikle uygarlık yan yana. Bunlar zamanla karşı karşıya gelecekler. Ya ilkellik uygarlaşmanın önünü kesecek, ya uygarlaşma ilkelliği yenecek. Türkiye'nin geleceği bu çatışmayı sizin kazanmanıza bağlı. Bu çizgide durun, gerilemeyin, ödün vermeyin, korkmayın, kanmayın, geleceğimizi ilkelliğe kurban etmeyin! (Dr. Hasan Cebeci)
Bahriye askeriydi, hemen o dönemdeki tüm Cideliler, İnebolulular gibi. Gene hemen tüm denizci olan Cideliler gibi de bir deniz subayının emirerliğini yapmıştı. Amirali, Malta'ları, Marsilya'ları dolaşırken o Maçka'da Nişantaşı'nda, bakkal, manav dolaşıyor, hanımına hizmet ederek 'vatan borcu'nu ödüyordu.
Sayfa 13
ATATÜRK ülkü ateşiyle yanan ve bir avuç arkadaşı bularak Türk Bağımsızlığını ve özgürlüğünü, Türk şeref ve haysiyetini çiğnenmekten; vatanı parçalanmak-tan kurtardı. Aynı imanlı ve ülkücü arkadaşları ile Devrimleri yaptı; gençliğe, Türk Silâhlı Kuvvetlerine ve öğretmenlere emanet etti. Hiç bir zaman din düşmanı olmadı; din simsarlarının, cahil yobazların, devlet ve milleti yıkan medrese ve tekkelerin şeyh, dede, baba, derviş gibi menhus ve mendebur insanların düşmanı oldu. Vatanı imar edip, milleti refah ve saadete ulaştırmayı, millî kültürü muasır medeniyetin üstüne çıkarmayı hedef tuttu. Ondan bu mukaddes emanetleri teslim alan gençler, Türk Süâhlı Kuvvetleri ve öğretmenlerle, inanıp iman etmiş diğer aydınlar, ATATüRK'ün bu mukaddes ülküsünü şerefli bir sancak gibi elden ele ve nesilden neaile götürmeyi ve her gün yeni bir medenî hamle yaparak Kemalizm'in ışığı ile, cahil kalmış milletin beynine giren hurafeleri temizlemeyi, kafasının içi bomboş, din simsarı mutaassıp yobazı yok etmeyi bir şeref, bir vatan, bir milliyet, bir hürriyet ve bir namus borcu bilmek mecburiyetindedir.
Sayfa 17 - PDFKitabı okudu
"Vatan toprağı kurtulmuş!. Kalkınma, o kuşağın boynunun borcu."
Reklam
157 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.