Oryantalizm ve sömürgeciliğin aracı haline gelen Batı’nın bilgi ve kültür aracılığı ile Doğu’nun üzerinde oluşturduğu tehakkümü açıklamak için Gramsci ve Bourdieu farklı ama tamamlayıcı metot kullanmışlardır. Yönetilenler kendilerine empoze edilen tehakküm kriterlerini kabullenerek tehakkümü hegemonyaya dönüştürmüşlerdir. Yönetenler, yönetilenleri kendi kendilerinden nefret ettirme ve kendi hegemonik yöntemlerine hayran duymaya'yöneltmişlerdir. Yönetilenler kültür, eğitim, sosyal ve ”sanatsal üretimlerinin yönetenlerinkinden daha kalitesiz olduğuna inandırıldıkları gibi yönetenlerinkini yüceltmeye özendirilmişlerdir.
Gramsci hegemonya, Bourdieu ise sembolik şiddet üzerinden konuyu ele almışlardır. Gramsci hegemonyayı ”kabul edilen tehakküm" olarak tanımlamaktadır. Gramsci'ye göre egemen sınıf hakimiyetini koruma ve meşrutiyetini sağlama konusunda yönetilenlerden tam destek almayı başamuştır.
Böylelikle yönetilenlerin yaşadıklarını tehakküm olarak değil de ”kendi iyilikleri için” veya ”başka türlü olamayacağı için” rıza gösterdikleri öne sürülmektedir. Bourdieu de benzer görüşleri sembolik şiddet yolu ile açıklamaktadır (Blanchet, 2018). İster hegemonya olsun isterse de sembolik şiddet olsun, her iki kurama göre yöneten-yönetilen ilişkisinde toplumsal düzenin devamı kültürel tehakküm sayesinde olmuştur (Burawoy, 2012).