Bir gün bir imama sordu: — Siz bu işi aylık karşılığında yapıyorsunuz, değil mi? — Evet, ne olmuş? Geçinmeye mecburum! — Zengin olsaydınız üste para verip yapar mıydınız? — Bir şey söyleyemem!
Kapitalizm ve liberalizm, halkın sırtından dâimâ tröst ve kartelleri palazlandırdı. Fakir daha fakir düştü. Niceleri fâizin pençesinde köleler hâline geldi. Komünizm ise; “Mülk, toplumundur!” dedi. Eşitlik prensibiyle; bütün vatandaşlar, devletin işçileri olacak, devlet serveti herkese eşit bölüştürecekti. Tabiî bu da, insanların hem enerjilerini hem de umutlarını sömürebilmek ve bunu da onlara kabullendirerek yapabilmek için uydurdukları bir başka masaldı. Yine hiçbir zaman gerçekleşmeyen bir masal. Nitekim; Kapitalizmdeki tröstlerin yerini burada partililer aldı. Halk köle gibi çalıştırıldı, partililere birçok imtiyazlar tanındı ve onlar zengin edildi. Zaten komünizm bu haksızlıkları neticesinde çöktü gitti. Her zaman ve sadece; İslâm, bu iki hâlin zıddı olarak insanın problemini çözdü ve toplumlara huzur tevzî etti. Çünkü İslâm; “Mülk, aslında ne fertlerin ne toplumundur. Mülk Allâh’ındır. Kullar da geçici birer emânetçi...” dedi. Bu gerçekten hareketle; İslâm, özel mülkiyeti kabul etti. Fakat fakiri, zengine; zayıfı da kuvvetliye zimmetledi. Varlıklı olanların; bir ibâdet vecdiyle yoksullara zekât, sadaka ve infak vermesini sağladı. Bu şekilde yaşanan bir din kardeşliği, bütün bir toplumu şefkat ve muhabbet ağlarıyla ördü. Mü’minler; âhiret inancı sayesinde, fânî dünya malını dâimâ hayır, hasenât, vakıf gibi hizmetlere sarf ettiler. Güzel ahlâk sebebiyle, fukarâya merhamet ve şefkat duydular. Paylaştılar.
Sayfa 26 - Yüzakı Yayıncılık - 2019Kitabı okudu
Reklam
... Komünizm ve sosyalizm şeklindeki tezâhürü, dîni zaten afyon olarak gördü, tamamen dışladı. Eşitlik adına yola çıkıp, partili bir azınlığa hizmet etti. Yüksek sesle haykırdıkları halkı ezdirmeme sloganlarının ardında; bunun tam aksine, kendi halkını vahşîce ezdi, sadece sömürdü ve gaddarca zulmetti. Kapitalizm ve liberalizm ise, tröstler ve karteller ile ezdi. Tespitlere göre, sadece 50 kadar zengin, bütün dünya nüfusunun % 50’sinin sahip olduğuna müsâvî bir servete sahip.
Sayfa 24 - Yüzakı Yayıncılık - 2019Kitabı okudu
Çok az konuşuyor. Belki de kafasının pek çalışmadığını belli etmekten çekiniyordur. Böyle düşünüyorsa çok yazık. Zeka dediğin nedir ki, mühim olan insanın yüreğinde taşıdığı değerlerdir. Ah keşke ona sevgi dolu, iyi bir yüreğin en âlâ zenginlik olduğunu, gönlün zengin değilse aklın beş para etmediğini anlatabilsem.
Sayfa 39 - Havva'nın GüncesiKitabı okudu
Çoktandır filozoflar insan do­ğası yerine durumu, eski uyumun yerine rastlantının düzensiz atılışını ve aklın amansız işleyişini koymaya uğraşıyorlar. Eski Yunanlılar istenci (irade) akılla sınırlandırırken, biz onu aklın eline verdik. Bu yüzden akıl da elini kana boyadı. Yunanlılar için değerler, her türlü eylemden önce vardı ve onu sınırlandırıyordu. Yeni felsefe ise, değerleri eylemden sonraya koyuyor. Olan değil, oluşan de­ğerler var ve biz onları bütünlüğü ile ancak tarih sona erince bileceğiz. Bu değerlerde sınır diye bir şey kalmıyor, gelecek üzerinde de görüşler değiş­tiği ve değerlerin frenlemediği bir savaş da alabildiğine genişleyeceği için bugünün gelecek inanışları birbiriyle çatışıyor, bağrışmaları imparatorlukların vuruşma gürültüsünde kaynayıp gidiyor, öl­çüsüzlük Herakleitos'a göre, bir yangındır. Yangın dört bir yanı sarıyor; Nietzsche çoktan aşıldı. Avrupa artık çiçeklerle değil, toplarla felsefe yapıyor.
Sayfa 2829 - Say YayınlarıKitabı okudu
II-Rus Centilmeni. Bir Beyefendinin Sonuna Kadar Beyefendi Kalması Olanaksızdır Eskimiş tiplerin hâlâ varlığını sürdürüyor olması işin bir başka önemli yanıdır. Sanırım uzun zaman da tükenmeyecekler gibi görünüyor, çünkü her şeyin bir süresi vardır, her yerde doğa yasası geçerli: Sözünü ettiğim aydın zümremizin tipleridir. Aslında burada ısrarla ve inatla şunu belirteceğim: Fırıldak gibi birden değişiyorsak, bu hiç de iyi bir davranış olamaz. Aydın insanımızda en tiksindirici özellik, hafiflik ve yavanlıktır. Uşaklığı, soylu giysilerine bürünmüş bir uşağı hatırlatıyor. Sözgelimi bizim beyefendileşmiş kişinin -her nasılsa zengin ve ünlü bir çevreye yanaşmış, bir de girmeyi başarmışsa- özelliklerinden biri ağırbaşlı saygın bir kişi havasına girmesi ve kendini alabildiğine kandırma isteğidir.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.