Sonuçta, insanoğlu bütünüyle, hem de temyiz hakkına sahip olmaksızın mahkûm olduğuna göre, insanlar da kendilerine göre bir savunma mekanizması yaratmışlar, Tanrı ileride keyfine göre başka güç gösterilerine kalkışırsa kaygısıyla. Ancak bin yıllar, o kadar çok, o kadar karmaşık yasalar yaratmış ki, insanoğlu biraz fazla ileri gittiğinin farkına varmadan, adalet mekanizması, içinden çıkılmaz bir yumak, birbirinin karşıtı metinlerden oluşan, kimsenin çözemediği bir düğüm olup çıkmış.
Öyle ki. Tanrı insafa gelip dünyayı kurtarması için oğlunu gönderdiğinde ne olmuş? Kendi icat ettiği adaletin pençelerinden kendisi bile kurtulamamış.
Yasalar düğümü öyle bir karmaşa yaratmış ki, Kutsal Oğul çarmıha gerilip kurda kuşa yem olmuş. Öyle kolay ve basit bir duruşma da yapılamamış, oradan oraya sürüklenmiş. Ananias'tan Caipas'a, rahiplerden Pilatus’a... Pontius Pilatus, Roma hukukundaki yasaların yetersiz olduğunu açıklayınca, sıra Herodes’e gelmiş, o da Yahudi yasalarının ölüm cezasını öngörmediğini ileri sürerek topu yeniden Pilatus’a atmış. O da paçasını kurtarmak için halka bir ara-yaptırım önerisi sunmuş: Oğulu iyice sopalattıktan sonra, yaralı yaralı halka sergilemiş. Ama bu da bir işe yaramamış.
Sayfa 116 - Can Yayınları