bir meleğin kanat sesleri örtmüyor üstümüzü
alnı secdede kalmış bir Kürdün âhına benziyor dudaklarındaki gülümseme
bozuk bir kum saati gibi; tıkanıyor zaman.
geçmiyor.
alevler öpüyor bir atın nal seslerini.
1925’in yazından bir mektup geliyor:
şeyhimiz darağacında güller açtı.
Yalnızlık, kendimizi alıp kaçtığımız dilsiz bir attır;
yelesi bakışlarımızda savrulur hep,
nal sesleri duruşumuzda.
Bu yüzden uzaklar;
atların topuklarında zonklar, biz uzaklarda.
Zaten yalnızlık bir uzaklıktır yakınımızda.