Uzun hikaye; vagondan evde yaşayan bir ailenin hikâyesini anlatıyor.
Ali ile Münire'nin sevdalarını, küçücük bir vagona sığdırdıkları mutlu ve huzurlu aile ortamını oğullarının ağzından okuyoruz.
Karşılaştıkları bazı zorlu durumlar karşısında şehir, kasaba değiştirmek zorunda kalan, bindikleri ilk trenle önlerine gelen durakta inip kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışan bir aile.
Ve gün gelir anne vefat eder, baba ile oğlunun hayata tutunma çabalarına, sımsıcak dostluklarına şahit oluruz.
Mustafa Kutlu'nun kaleminden olan bu sıcacık Anadolu hikâyesi samimi ve içten bir üslûpla yazılmış, kısa olmasına karşın içerisinde uzun bir hikâye barındıran nahif bir kitap.
Mustafa Kutlu'nun deyimiyle saka kuşu ile küpe çiçeğinin hikâyesi...
Öğrendim ki kitap boyunca bolca okuduğumuz saka kuşu ve küpe çiçeğinin Mustafa Kutlu için yeri çok ayrıymış.
(İbrahim Tenekeci / Geldik Sayılır)
#KitaptanAlıntılar
Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep böyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.
Nereliyim acaba?
Bunu kendime de sorar, bir cevap bulamam. Coğrafyaya, mekâna dair bir bağlanma, bir aidiyet duygusu yok bende.
Zihnimi eşiyor, hafızamı yokluyorum.
Hep yollar, kıvrılıp giden tozlu yollar, eski dökülen otobüsler, kamyon karoserleri, tren rayları, vagonları...