Kitap tarih boyunca uygulanmış olan sansürü ve olası sebepleri ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Nedenler genellikle çok saçma bazen de kabul edilebilirlik derecesinde olabiliyor ama bu her ne olursa olsun insanların düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamamalı! mı acaba? Aslında kitap bunu sorgulamanıza da yol açıyor. Okudukça, düşünüyorsunuz. Haa, bu arada kitabı okudukça dikkatimi çeken en garip şey, hangi toplum olursa olsun; inançları, tarihleri, kültürleri gelişmişlik ya da geri kalmışlıklarından bağımsız tüm toplumlardaki insanların fikirlerden korkuyor olmaları. Buradaki korku, söz konusu olan fikrin tehlikeli bir fikir olup olmaması değil. Bireylerin bir düşünceye sahip olmasından korkuluyor. Akıl insanlık için en büyük nimet ve insanla hayvan arasındaki en güçlü ayrımlardan birisi olmasına rağmen onun kullanılması hoş karşılanmıyor toplumlarda.
Fikirlerin özgürce ifade edilebildiği bir ortam, genellikle daha açık fikirli, yaratıcı ve ilerlemeci bir topluma yol açar. Fakat tarihsel sürece baktığımızda bunun sürekli baskılanmaya çalışıldığı açık bir şekilde görülüyor. Bu baskıyı delmeye çalışanlar da zamanında ''deli'', ''meczup'' diye değerlendirilip, yargılanmış ama çoğu şimdi ''büyük düşünür'', ''devrimci'' diye anılıyor. Kitap sansürün tarih boyunca sürecini anlatırken aslında bir fikrin her ne kadar hoşumuza gitmeyen ya da tehlikeli olarak gördüğümüz fikir olsa da ona saygı gösterilmesi gerektiğini öğretiyor.
Sonuç olarak, kitap kesinlikle okunmalı mı? Evet, kesinlikle okunmalı diyebilirim.