... hayatın bize çizdiği çizgi nerede eğilir, nerede bükülür bilemeyiz.
İnsanoğlunun bir yerde, bir işte yalnız olmadığını anlaması ne kadar güzel bir şey.
Rüzgar bulutun, bulut yağmurun, yağmur suyun, su toprağın dilinden anlıyor. Suyun yokuşa aktığı, güneşin batıdan doğduğu görülmemiş. Ademoğlu dayalı döşeli tıkır tıkır isleyen bir dünyanın ortasında. "Bize düşen aracılık" diyorum içimden. Otu atın, eti itin önüne koyabilmek.
İnsanlar ne ölene eskisi gibi üzülüyor, ne doğana eskisi gibi seviniyordu.
İnsanoğlunun kendi başına, kendi kararıyla bir şey bitirmesi, nokta koyması mümkün mü?