Livaneli'nin okurlara göre tarihî olan fakat kendisine göre tarihî bir roman olmamakla beraber efendi-köle ilişkisini anlattığı romanı. Çok akıcı, merak uyandıran, her ne kadar kendisi kabul etmese de tarihe ışık tutan bir kitap. Evliya Çelebi ve Naima'dan da etkilendiği hatta "çoğunlukla onların cümlelerini olduğu gibi aktardım." sözleri bunu kanıtlar nitelikte.
Kitapta efendi-köle ilişkisi öylesine yerinde aktarılmıştı ki. Kölenin efendisine bağlılığını -bir aralık bu durumdan kopup nefret duysa bile- nefis işlemiş. Afrikalı zenci hadım kölenin gözünden Osmanlı'yı izliyoruz adeta. Bir dönem sarayda iktidar mücadelesiyle yarışan valide sultanları, kelle almalardaki "keyfî" sebepleri, o dönemdeki şatafatı, kadınların haremde yıllarca padişahı beklerken hayattan nasıl koptuklarını... hadım köleden dinliyoruz. İçerisinde yine tarihin gizli cevherleri de saklı; Mevlana'nın meşhur Mesnevi'sinden beyitler, Babil kuyusunda kıyamete dek baş aşağı bekleyecek olan Harut ile Marut hikayesi...
Keyifle okunuyor. Livaneli'nin dili çok akıcı, yormuyor ve yukarıda da söz ettiğim gibi merak uyandırıcı. Eser sonuna da yazar ile yapılan bir söyleşi eklenmiş. Kitaba dair Livaneli'nin kendi fikirlerini de öğrenmiş oluyoruz bu sayede.
Okuyacak olanlar için şimdiden keyifli okumalar. :)