1997 yılında Balkan Edebiyat Ödülü’ne layık görülen bu romanda anlatıcı, hadım bir harem ağasıdır. Olaylar Birinci İbrahim’in, Kösem Sultan’ın etkisiyle tahttan indirilip yerine yedi yaşındaki oğlu IV. Mehmet’in getirilmesiyle başlar. İsmi verilen bu karakterlerin dışında eserde başka ada rastlanmaz. Her ne kadar tarihi bir eser gibi gözükse de aslında Zülfü Livaneli tarihi, bir dekor olarak kullanmıştır. Bu konuda yazarın şu ifadeleri önemlidir:
“Hiç ad ve tarih belirtmemem, bir roman özgürlüğüne kavuşabilmek içindi, ama yine de olaylara ve ayrıntılara sadık kalmaya çalıştım. Bazı konuları bilerek değiştirdim. Mesela İbrahim hapsedilmeden önce oğlu tahta çıkarılmıştır, ama, romanda tahta çıkma töreni babanın hapsedili- şinden sonra yapılmaktadır. Bunun gibi bazı kurgu ve ayrıntı değişiklikleri var. Temel noktalar gerçeğe uygundur, ama derin bir gerçekliktir bu.”
Olay, Topkapı Sarayı’nda Osmanlının karışık bir döneminde geçmektedir. Tarihin tartışmalı konularından olan “harem, cariyelik, kardeş katli” gibi konular Zülfü Livaneli’nin kurgusal dünyasında dehşet verici bir biçimde karşımıza çıkıyor.
Okurken bir çok olayın gerçek olup olmadığını (olmamasını temenni ederek) merak ettim ve sonrasında biraz araştırma yaptım. Naima Tarihi ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nin pastiş ve parodisinin kullanıldığı roman postmodern anlatının imkanlarından faydalanarak tarihsel bağlamda bir utanç duvarı olma özelliğini kazanmış.