Selamlar, ben Leyla.
Bu yazarın daha iyi yazabildiğini gördüğüm için bu kitabı beni hayal kırıklığına uğrattı. Okurken sıkıldım, hatta bazı yerleri atlayarak okudum. Gereksiz uzatılmış gibime geldi. Hollywood tarzı Yeşilçam dramı okuyor gibi hissettim. Koca Pençe’yi Hulusi Kentmen, Hazel’ı ise Ayşecik oynasa hiçbirinin üzerinde rolleri sırıtmazdı. Hazel’ın annesi aşırı derecede masal kötüsü gibiydi. Kitapta kötü olan karakterin her hareketi, Hazel’a daha fazla acımamız için şişirilmiş gibiydi; o yüzden aman aman bir bağ kuramadım. “Yüz Karası”ndan önce bu kitabı okumuş olsaydım, düşüncelerim daha ılıman olabilirdi. Dram türü altında idare eder bir kitap. Okumayı düşünenler için şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Hazel, üvey babası yüzünden uyuşturucu batağına düşen annesini kurtarma hayaliyle, Koca Pençe tarafından yönetilen çiftlikte işe başlar. Ancak nankör ailesi tarafından evden kovulur ve çiftlikteki barakada yaşamaya başlar. Kendisi için bir sorun olmasa da, ilk görüşte aralarında bir kıvılcımın çaktığını hisseden kasabanın solisti, Koca Pençe’nin torunu Ian Parker, bu durumdan hoşlanmaz ve Hazel’a evinde yaşaması için teklif götürür. Eh, ne derler bilirsiniz, ateşle barut yan yana durmaz.