Verilen mücadeleyi kazandığımızı bile bile heyecanla okudum. Acaba nasıl bir yol izlenecek, nasıl savaşılacak, nasıl kazanılacak bu haklı dava diye. Ayağında çarığı, üstünde giysisi, yemeye ekmekleri olmadığı halde yılmadan, usanmadan, kalplerinde imanla savaşan Türk ordusunun mükemmelliği gözlerinizi yaşartacak. Dış düşmanlarla uğraşmak yetmezmiş gibi içimizdeki düşmanlarla da başa çıkarak gerçek anlamda bir mucize yaratmışız. Nasıl bir insan kendi halkından, kanından insanların yenilmesini dört gözle bekleyip düşmana kucak açar ki. Atatürk'ün yüksek zekâsı sayesinde sadece savaş olarak değil strateji olarak ilerlemesi ve ona inanan asker-sivil, kadın-erkek, genç-yaşlı insanlarla ülkeyi kurtuluşa erdirmesini gözlerim dolarak okudum. Herkesi korkutan Türk'ün gücü yine herkesi dize getirdi. Kitabın sonunda da dendiği gibi bir enkazdan yepyeni bir ordu ve çağdaş bir devlet kurmayı başaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve cephe gerisindeki isimsiz kahramanlara çok şey borçluyuz.
Gulyabani ve 
Perili Köşk dünya edebiyatında 
Canterville Hayaleti
