Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Menhir, Carnac (yak.MÖ 4000)
Men “taş” anlamına gelir, hir ise “uzun” demektir. Bu Taşlar belli belirsiz şekillendirilmiş ve dik duracak şekilde yere yerleştirilmiştir. Bazı insanlar bu şekillerin fallik semboller olduklarına ve konumlarının, erkeğin yeryüzünü bereketlendirmesini temsil ettiğine inanıyor.
Yanlışsam düzeltin
İnsanlar birbirine rahmet, imtihan, ders ve nimettir; hayatımıza giren her insan bir nedenden dolayı girmiştir veya gitmiştir.
Reklam
Aslında kimse, onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez. Bazı insanlar kimi çoşkulu anlarında hayatlarının o altın anını şimdi yaşadıklarını içtenlikle (ve sık sık) düşünebilir ya da söyleyebilir belki, ama gene de ruhlarının bir yanıyla bu andan da güzelini, daha da mutlu olanını ileride yaşayacaklarına inanırlar. Çünkü özellikle gençliğinde, hiç kimse bundan sonra her şeyin daha kötü olacağını düşünerek hayatını sürdürmeyeceği gibi, insan eğer hayatının en mutlu anını yaşadığını hayal edebilecek kadar mutluysa, geleceğin de güzel olacağını düşünecek kadar iyimser olur.
"Bilmiyorum" diyebilmek de muazzam bir özgüven ve eleştirel düşünebilme kabiliyeti göstergesi. Gözlemlediğim kadarıyla Türkiye'de bu cümleyi kullanmak epey riskli ve nadir. Bilimsel süpheciliğe zayıflık, otoriter kesinliğe güçlülük olarak bakan bir toplumuz. Dolayısıyla "bilmiyorum" demek kisiyi zayıf gösterdiğinden bilmese de biliyormuş gibi yapmak daha yaygın. Oysa gerçek özgüven, neyi bilmediğini bilmektir. Had sınır demektir. Özgüven haddini, yani sınırlılıklarını bilmektir. Kişinin güçlü ve zayıf yanlarını bilmesidir. İşini layıkıyla yapan, konusunu iyi bilen insanlar neyi bilmediklerini de rahatça söylerler, çünkü zaten uzman oldukları konularda kendilerine güvenleri tamdır, içleri güçlüdür. Bilmediklerini itiraf edebilecek kadar güçlü insanlara güçsüz gözüyle bakanlar, muhtemelen kendi içi güçsüz olan insanlardır.
Sayfa 236Kitabı okudu
İnsanlar yalnızca nüfus sayımlarında, istatistiksel hesap- lamalarda, oy hesaplarında dikkate alınıyor, bunun dışın- da varlıkları pek bir anlam ifade etmiyordu; insan hayatı- nın, sayısal verilere dayalı kurgulara nesne yapılması da mo- dern çağın belirleyicilik arzusundan herhalde. Hayatı yığın- la grafikten, yatay ve dikey eğrilerden ibaret sayan bir zama- ı yaşıyoruz. Matematik bilmeyenlerin tutunamadığı bir çağ. Hesaplamalarla dolu her yer. Bankalar, müşavirlik büroları, borsa, şirketler, puan hesaplamaları, ekonomik veriler, vergi hesaplamaları, pariteler, faturalar... Tanrım, sayılar bizi yok edecekler!.. Pisagor! Lütfen yardım et bize, sayıları anlat. Ahengi ve hayatı anlat bize. Musikideki uyum yasalarını sayılarla na- sıl anlatabiliriz? Bütün varlıkların ilkeleri nasıl sayılar ola- bilir? Sayılar hangi nitelikleriyle adalettir? Hangi sayı ruh- tur? Hangisi akıldır sayıların? Hangi sayılardan söz ediyor- sun Pisagor? Sakın bizi aldattığını söyleme. Sayılar, varlığı değil tüketimi anlatıyor artık. Bu sayıların arasında yok ola- cağız. Ölümümüz bile sayısal değerler içinde değerlendirile- cek. Hayatımızı banka mevduatlarına yatırıp bekletiyoruz. Umutlarımızın faizini yiyeceğiz. Bok gibi para kazanacağız, sayıları kutsamak adına. Emek sayılarda eriyecek. Genç yaşamları, sayılar boyunduruk altına alacak. Kent tanrıları, sayılarla besleyecek kutsallıklarını. Sayıldıkça susacağız, saydıkça şehvetli tükürükler saçıla- cak ağzımızdan, sayıldıkça boynumuz düşecek, saydıkça kir- leneceğiz. Haydi Pisagor, konuş!
İŞİN ÖZETİ BU..
"" İnsan dediğimiz şey orta zekalı ve iki ayaklı bir yaşam formu ;evrenin çok ıssız bir köşesinde yer alan küçük ve sulu bir gezegende, büyük ölçüde yanılsamalarla dolu bir varoluş sürdürüyor... ""
Reklam
448 syf.
·
Puan vermedi
Bir insan için itirafta bulunmak oldukça zor olsa gerek. Hele ki kendi hayatımız söz konusu olunca. Tam da buna uygun olarak Stefan Zweig'in "Amok Koşucusu" adlı kitabında geçen sevdiğim bir alıntıyı sizler ile paylaşmak isterim: "Söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz."
İtiraflar 2.Cilt
İtiraflar 2.CiltJean-Jacques Rousseau · Kaknüs Yayınları · 2018145 okunma
İletişmek insan olmanın gereğidir. İnsanlar var oldukları andan itibaren dış çevreyle iletişim kurmak zorunda kalmışlardır. Bu zorunluluğun altında birtakım gereksinimler yatar. Gereksinimleri fizyolojik,psikolojik,sosyal ve kültürel boyutlarda ele alabiliriz.
O gün savaşlar, kabilecilik ve ırk için yapılıyor; insanlar kan bağı, bayrak, vatan... için birbirlerini dost edinip düşman oluyorlardı. Allah için söyler misiniz, bugün değişen nedir? Milyonlarca insan boş ve batıl amaçlar uğruna savaşmıyor mu? Allah'ın dini için kılını kıpırdatmayan toplumlar, bir avuç toprak ve bir metre kumaş için birbirini öldürmüyor mu?
Tevhid basım yayınKitabı okudu
Nedenleri ne olursa olsun ve bu nedenler ister iyi, ister kötü olsun; çoğu Evangelik Hıristiyan, ateistlerin ahlaken matah insanlar olmadık­larını düşünüyor gibidir. çoğu ateist hakkında haklı da olabilirler. Gü­venilmez pek çok ateist vardır. Pek çok ateist korkunç suçlar işler. Pek çok teist gibi pek çok ateist de kötüdür. Fakat bu, onların ateist olmala­rından ileri gelmez; insan olduklarından dolayıdır. Herhangi bir insan grubunda hem iyi üyeler hem de kötü üyeler vardır. Bu, Hıristiyanlar için de böyledir, başka din mensupları için de; elbette ateist ve agnostik­ler için de böyledir.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.