Erkeklerin yaşamı açıklamak için uydurdukları efsanelerde ilk yaratık bir kadın değil: Adem adında bir erkek. Havva sonradan geliyor, ona zevk vermek ve başına işler açmak için. Kiliseleri süsleyen resimlerde Tanrı ak sakallı, yaşlı bir adam olarak gösteriliyor, hiçbir zaman ak saçlı bir kadın olarak değil. Tüm yiğitler erkek: Ateşi bulan Prometheus'tan uçmaya kalkan İkaros'a, Tanrı'nın ve Kutsal Ruh'un oğlu olarak nitelenen İsa'ya değin: Sanki onu doğuran kadın bir kuluçka makinesi ya da bir sütnineymiş gibi. Ama işte, belki de salt bu nedenlerle, kadın olmak çok harika bir şey. Nasıl da cesaret isteyen bir serüven! Hiçbir zaman sıkıcı olmayan bir mey- dan okuma! Kadın doğarsan yapacak o kadar çok şeyin olacak ki. Bir kere, Tanrı varsa eğer ak saçlı bir yaşlı kadın ya da güzel bir genç kız olabileceği düşüncesini savunmaya çalışacaksın sürekli. Sonra, Havva ağaçtan elmayı kopardığı gün cennete giren şeyin günah değil de, o eşsiz erdem, itaatsizlik olduğunu anlatmaya çalı- şacaksın herkese. Son olarak, o yumuşak, biçimli gövdenin içinde bir yerde sesini duyurmaya uğraşan bir zekân olduğunu göstermeye çalışacaksın. Ana olmak bir meslek değildir. Bir görev bile değildir. Yalnızca sahip olduğun birçok haktan biridir. Bunu söyleyebilmek, anlatabilmek için ne çok çaba harcayacaksın. Ve çoğu kez, hemen hemen her zaman, yenilgiye uğrayacaksın. Ama cesaretini yitirmemelisin. Savaşmak kazanmaktan çok daha iyi, yolculuk yapmak varmaktan çok daha güzel: Bir kez kazandın mı ya da gideceğin yere vardın mı, engin bir boşluktan başka bir şey duymazsın.