Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. O’nun âlemlere rahmet olarak gönderdiği Rasûlü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) salât ve selam olsun. Onun (sallallahu aleyhi ve sellem) pak ehline ve güzide ashabına; onun (sallallahu aleyhi ve sellem) ehlinin ve ashabının yolundan giden mü’minlere selam olsun.
“(Resulüm) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya,107)
“Biz seni bütün insanları ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Sebe, 28)
fermanıyla efendiliğin öncesini ve sonrasını birleştiren Peygamber efendimizin ümmet ve cemaati, bu efendilik ve saadeti, veraset ve hak etme yoluyla niçin kazanmasın?
Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden Allah’a hamd olsun. Bizleri Kendine kul olma şerefine erdirdiği gibi, iman şerefini de bahşettiği için sonsuz hamd olsun.
Hayatı ile bizlere en kâmil kulluğu öğreten ve âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e selat ve selam olsun.
O’nun (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) pak ve temiz olan ehline ve ashabına selam olsun.
Rasûlüllah'ın bu kitleleşme faaliyetleri esnasında çeşitli kabilelerden değişik insanlar nezdinde gördüğü alâka muhtelif(çeşitli) oluyordu: Kaba, kibar, kaçamaklı, alaylı; fakat daima menfi(olumsuz)... O ise, birbirini takip eden muvaffakiyetsizliklere rağmen büyük bir sebatla gayretlerine devam ediyor, her fırsatta davetini tekrarlıyordu. O'nun azmine, şevkine muhatapları ve düşmanları bile şaşırıyor ve bazıları: '' Senin bizden ümidi kesme vaktin gelmedi mi?'' diyorlardı.
Kinatı aydınlatan o Seçilmiş (Mustafa) Peygamber, ikicihanın da sultanıdır.
Allah elçilerinin sonuncusu, mührü, fakat aynı zamanda kendinden önceki peygamberlerin de övüncüdür. Onun o muhteşem miracında yedi gök kendisine merdivenlik etti.Peygamberler de, veliler de onun şefaatine muhtaçtır. Allah onu bütün âlemlere rahmet olsun diye var etti.
Bütün yeryüzü ona ibadet mekânı (mescit) yapıldı. Hz. Ebubekir'le Hz. Ömer onun sådık dostu oldu. Aya bile onun parmağının işaretiyle ikiye ayrıldı.
Hz. Ebubekir onun mağara arkadaşı, Hz. Ömer ise veliler ordusunun kumandanı oldu.
Hz. Osman ile Hz. Ali onun dostluğundan payını aldıda, onun halifesi oldular. Hz. Osman bir ar, edep ve alçak gönüllülük madeniydi. Hz. Ali ise ilim şehrinin kapısıydı.Davranışlarının saflığıyla seçkinleşen Hz. Hamza ile Hz.
Abbas, insanların en hayırlısı o Yüce Elçi'nin amcasıydılar.Her an yüzlerce salât, yüzlerce selâm olsun bizden kendisine, ailesine ve ashâbına!
"Âlemlere rahmet için gönderildi dediler, inandım.
Araştırdım;
insanlara işkenceyi emrettiğini,
karşı çıkanları en acımasız yöntemlerle öldürttüğünü, kollarını bacaklarını parçalattığını, kendisine muhalefet edenlere militanlarını gönderip özel planlarla suikast düzenletip katlettiğini, rahmet peygamberi olarak kendisine inananlara
Mesela Zerdüşt dininin kutsal kitabı Zend-Avesta'da, bir kurtarıcının geleceği, putları kıracağı, insanları hidayete sevk edeceği ve adının "Saoşyant" olacağı ifade edilir. "Saoşyant" âlemlere rahmet demek.
Efendimiz (a.s.) biriyle tokalaşırken karşıdaki elini çekmeyene kadar O'da (s.a.v.) elini çekmezdi. Muhatabı rencide olmasın diye önce onun elini bırakmasını beklerdi. Bu da önemli bir insanî ilişki kuralıdır. Bu sünnette hayata farklı yollardan taşınabilir. Mesela telefon görüşmelerinde muhatap telefonu kapatmadan telefon kapatılmaz, özellikle telefonu açan kapatır, sonra diğeri kapatarak bu sünneti de hayata taşıyabiliriz.
O (s.a.v.) kapıyı çalana "kim o?" diyen ev sahibine "Benim" diye cevap verilmesinden hoşnut olmazdı. Cabir ibn Abdullah diyor ki: Bir kere Resulullah'ın (s.a.v.) yanına girmek için izin istedim. Bana "kim o?" diye sordu. Ben de "Benim" dedim. Ben Ben ne demek diye bana çıkıştı. Hoşnut olmadığını fark ettim. Bir daha da böyle söylemedim. Bunun için sahabeler O'nun (s.a.v.) yanına girmek istedikleri zaman yüksek sesle selam verir, ben falancayım, Ya Resulullah içeriye girebilir miyim diye izin isterlerlerdi.