Yazmayacağım diyorum, içimde bir kıpırtı, bırak lan diyerek seviye düşürüyorum, yine de olmuyor. Sen nasıl adamsın kardeşim. Bu kalınlıkta bir kitabın içine nasıl bu kadar çok şeyi sığdırabiliyorsun. Bir de basit görünümlü derin derin cümleleri nasıl kuruyorsun, o aforizmalar yok mu, şaşkınım. Okurken çok mutlu ettin beni, bazen istemsiz elimi
Üstadın Bütün şiirleri 2 kitabı ;
1994 Bütün Mevsimler Güz
1995 Dicle Üstü Ay Bulanık
1996 Kül Uzun Sürer
1999 Derin Kesik
isimli kitaplardan oluşuyor. İnsanı, ölümü, aşkı ,acıyı, yoksulluğu, çaresizliği,öfkeyi, yalnızlığı böyle güzel ifade edebilmek inanılmaz bence. Öyle çok süslü kelimeler kullanmadan bir kirpik , bir ey ile başladığı şiirleri insanınasıl etkiliyor anlatamam. Zaten bilmeyen , duymayan kalmamıştır kaybettiği eşi Hatice Hanım'a 1983'de Ankara'da bir güz mevsiminde yazdığı "Ömür Hanımla Güz Konuşmalarını. Şiir sevmiyorum diyen bir insanın bile derinden etkileneceği satırlar.
Bütün Şiirleri 2Şükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20184,996 okunma
Bahar gelir yılın bu aylarında. Sadece toprağa, havaya değil, içimize de gelir bütün renkleriyle, kokusuyla, tadıyla. İş yaparken şarkı mırıldanmak pek adetim degildir ama, bahar dedim ya. Bir melodi dolar dilime sabahları kahvaltı hazırlarken. Çoğu zaman
" Saçlarını dağıtır rüzgar Yeditepe üzerinden,
hatıralar tarihin küllerini savurur,
yarim Istanbul" şarkısını sobelerim dilimde. Sonra bir de bakmışım
" Şimdi Istanbul'da olmak vardı,
Yeni Camide mısır atmak kuşlara,
köprüde balık ekmek yemek..." diye devam ediyorum. Balık demişken,
kaç yıl oldu saymadım hamsi yemeyeli,
mevsimler geldi geçti işkembe içmeyeli.
Sonra biber kızartmaya başlarım, mutfağım annemin mutfağı gibi kokar. O koku beni alır Ankara Dikimevi yokuşuna götürür. Ben rengarenk vitrinlere bakarken köşedeki simit sarayından gelen susam kokusu yandaki kuruyemişçinin kavrulmuş çekirdek kokusuyla yarışır adeta. Adımlarım sıklaşır eve bir an önce varmak için. O kısacık mesafe bitmek bilmez nedense adına özlem dedikleri bir his yüzünden. Ben zihnimde Istanbul Ankara arası yolculuk ederken, tencereden sıçrayan bir yağ, patlatır hayal balonumu.
Mevsimler, beklenen aylar, düşen cemreler yerlerini soğuklara, sıcaklara ve en kötüsü de toprak kokusu olmayan bir yağmura bırakmıştı. Yani kimse artık "pencereyi aç da toprak kokusu gelsin" demiyordu.
"Madde 4-Sizin olmayan sözcükler size ihanet eder.
….
….
Madde 50-Herkes kendi aşkı adına konuşsun.”
Arayış içindeki insanların öykülerini dinlemeyi ve paylaşmayı sevmişimdir, çünkü paylaşmayınca hikayenin hakkını vermiyormuşuz gibi gelir. Kitaplığımda okunmayı bekleyen adı duyulmuş romanlar varken beni Ankara’da Mevsimler adlı roman
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak
Cemil.. Yazar olabilmek için tam zamanlı çalıştığı işi bırakan Cemil.. Evde mutfağı çilek reçeli kokularıyla dolduran Cemil.. Ankara'da, toplu konutlarda sıkışıp kalmış Cemil.. Editörden romanıyla ilgili dönüş beklerken alt komşunun çocuğuna, üst komşunun annesine kafayı yoran Cemil.. Yola her çıktığında ya gençliğiyle ya da yaşlılığıyla
ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan.
Aşktı Adınsenin
Seni mavi ufuklara yazmıştım
Her gün batımının kızıllığında .
Aşktı adın ,sevgiydi .
Umuttun yarınlara dizilmiş sıra sıra.
Tutkuydun peşin sıra sürüklendiğim.
Koskoca bir dünyaya inat
Küçücük bir yüreğe sığdırmıştım seni.
Sevmiştim seni koşulsuz ve beklentisiz
Yaşama dair her şeyi hiçe sayarcasına.
Fark edemedim sevgilim
Sana