Şimdiye kadar okuduğum John Steinbeck kitaplarının içinden atmosferi en farklı olan buydu desem yalan olmaz.
Baştan başlayıp son kısımlarda biten bir salt bir olay görmediğimiz, daha çok bir dizinin yalnızca bir sezonunu izlediğimiz ve devamı olacağını bildiğimiz hissiyatı veren bir eserdi bu. Yer yer tiyatral esintiler ve
yarım kalan
"Hangi vatan sevgisi?/ Sandalya. depo.fabri ka. çiftlik, apartman sevgisi/ Mülkünü sermayesini al! ,\"sandalyasını çek altıdan/ heriflerde düşman toprağı olur vatan
❝
Savaşın ilk günlerinden itibaren Azerbaycan ordusu işgalci Ermenistan ordusuna ağır ve beklenmedik darbeler indirdi. Ermenistan askeri güçlerine ait çok sayıda araçlar, füze rampaları, tanklar, topçu bataryaları ve zırhlılar tahrip edildi. Kısa zamanda Azerbaycan ordusu cephenin kuzeyinde Murov Dağı eksenindeki önemli yükseklikleri ve Ermenistan
"Göğsüne yayılan ılık bir ürperti, gözlerinden istemsizce süzülen yaşlara karışırken anlamıştı ki, insan, tatmadığı duyguların da hasretini çekerdi." #alinti
Gürgüler Apartmanı sakinlerinin hayatına konuk olduğumuz kitapta çok sevilen Aysel Yenge'nin ölümünden sonra insanların onunla ilgili düşüncelerini aktarırken kendi hayatlarını, duygularını ve de düşüncelerini de paylaştıkları bir roman.
Gürgüler apartmanı; bir aile apartmanı. Mahizar Hanım'ın gelin geldiği, dört oğlu ve kaynanasının adını verdikleri bir kızı ile ailenin genişlediği bir aile apartmanı...
Bu kitabın anlatıcısı tek bir kişi değil. Aysel 'i tanıyan, yolları onunla kesismiş, apartman sakinlerinin ve şu an apartmanda oturmayan Gülfem Hanım'ın anlatımları ile kitabın kurgusu bir puzzle gibi bir araya geliyor. Gülden Hanım'ın kızının defterinden okudukları ile de kurgu genişliyor.
Kitapta herbiri kendi şahsına münhasır karakterler var. Onları tanımak çok çok güzel bir duygu. Ben özellikle kadın karakterleri daha çok sevdim ki her birinin ayrı ve özel hikayesi var.
"İyi ki okudum," diyeceğiniz tadı damağınızda kalacak bir kitap. Hem anlatımı hem de karakterleri ile kurgusunu çok sevdim. Tüm dostlara tavsiye ediyorum.
#suretlerizlergolgeler #esrayuksel
«Ne hayatı varmış kentlerde? Varsa bile size var! Ne geçiyor eline bizden oraya gidenlerin? Ne olabiliyorlar? Kapıcı,
çöpçü, hızmatçı, dutma ... İstanbul-Ankara'daki avratların sidikli
donlarını paklayıp, apartman yapılarını, garacları, caddaları
bekliyorlar. Sırtlarıyla taş çekip han apartman yapıyorlar. Em-
me içine girip oturamıyorlar. Bekledikleri dükkenlerin hiçbiri
kendilerinin değil. Pakladıkları sidikli donlar, bulaşıklar hep
başkalarının! Biz dünyaya çöpçü, hızmatçı olmaya mı geldik
Emin bey? Burda acımdan ölürüm, gene gitmem o donuz kentlere ki çöpçü, hızmatçı olayım!
Okurken keyif alıp tebessüm ettigim hatta yer yer sesli güldügüm bir kitap oldu.. Gercekten hayatinizin kötüye ya da negatiflige gittigi bir dönemde elinize alıp okumaniz gereken bir kitap Konusuysa; sen, ben,bizim mahalle, bizim apartman :) öyle içten öyle samimi anlatim ile bizi eski yillara götürüp Mihrap ve ailesi-çevresi-askı-kendisi ile yasadiklarini anlatiyor ki mis..
Mihrap'a ise nasi üzüldüm nasi içim gitti nasi sevdim tarifi yok..
Okuyun
Bizim ZamanımızSinem Sal · Karakarga Yayınları · 20211,124 okunma
Gitmenin ekseriyetle iki yönü vardır. Biri neşe, umut, heyecan taşır öteki daima keder. Mevsim Yenice bir başka öyküsünde tam da bundan bahseder: "Nereye gideceğini sormuyorum. Çünkü ikimiz de biliyoruz; gitmek gitmektir, neresi olduğunun önemi yok." Bazen sadece gitmek gerekir sevgili okur. Önemi yoktur varılacak yerin, giden için de