Hasret
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli
Belini sarmayalı
Gözünün içinde durmayalı
Aklının aydınlığına sorular sormayalı
Dokunmayalı sıcaklığına karnının
Aynı daldaydık aynı daldaydık
Aynı daldan düşüp ayrıldık
Aramızda yüz yıllık zaman
Yol yüz yıllık
Onu yitirdim yitireli, aramızda bir taş duvar, ıslak bir set, deliksiz penceresiz, kurşun gibi bir taş duvar yükseldi yükseleli, hayatımın ebediyen boş ve kayıp bir hayat olduğunu kavramıştım.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını...
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını
"Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de."