Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlericilik, batılılaşma olarak bağımsızlık savaşı çıkmadan önce de Mustafa Kemal nesli düşünürleri ve aydın gençleri tarafından tartışılmıştır. Batılılaşma, laikleşme ilkeleri, o zamanlar doktor Abdullah Cevdet, Celal Nuri gibi düşünürler tarafından kuvvetle ortaya atılmış bulunuyordu.
Arap isyanı denilen olayın iç yüzü
O günlerin yakın tanığı Feridun Kandemir, Bedevi/urban isyanını şöyle değerlendirir: "Araplar istiklâl mi istiyorlardı? Hayır, Araplar bütün harp boyunca Türklerle omuz omuza Çanakkale'den itibaren her cephede savaştılar. Hatta İstiklâl Savaşı'mızda Aydın cephesinde, Mehmetçiklerle yan yana Yunanlılarla boğuşarak, canlarını veren Araplar vardı. Ve ilk Cihan Harbi'nde, Araplarla meskün hiçbir yerde, ne Irak, ne Suriye, ne Lübnan, ne Yemen, ne Filistin'de Türklere isyan eden tek bir Arap görülmedi. Mekke, Tâif, Cidde gibi şehir ve kasabalardaki Araplar, isyana katılmadıkları gibi Şerif Hüseyin de zaten bunlardan asker almayı dahi düşünmemişti... İsyan eden, sadece Mekke Emiri Şerif Hüseyin Paşa idi.
Reklam
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
Şairin dil özellikleri değerlendirilirken yaşadığı devir göz önünde bulundurulmalıdır. Bugün anlamakta zorlanabileceğimiz şiirler olacaktır Fakat 17. yüzyılın tekke ve tasavvuf kültürüyle yetişen, iç içe olan halkının bu şiirleri kolayca anladığı bir gerçektir. Aşağıya aldığımız bentte de görüldüğü gibi Fenayi de hiç şüphesiz halkın anlayabileceği bir dil kullanma çabasındadır. Fena dünyaya aldanma Bu mevcudat kalur sanma Bugüni yarına salma Digil ya hu vü ya men hu
Sayfa 20 - KAKNÜS YAYINLARI - üsküdar kitaplığı serisi: 5 - 1. Basım - Mayıs 2004 - İstanbul
Kurtuluş Savaşı'nda Türk kadınları yurdumuzun yer yer işgaî edilmesine, vatandaşlarımızın uğradığı zulümle­re karşı koyarak mitinglerde vatanseverliklerini yansıtan heyecanlı, içten duygularla dolu konuşmalarla, protesto­larla, Milli Kuvvetler'e, şemslerimizin dul ve yetimlerine maddi yardım sağlamakla kalmamışlardır; İstanbul'un bir­ kaç aydın hanımı dışında katlanarak Milli Kuvvetler'e yar­dımda bulunan Anadolu kadınlarımızdır.
Tanzimat Dönemi'nin Batıcı, sivil eğitim projesi (Saffet Paşa'nın 1869 tarihli Nizarnname-i Ma'arif-i Umumiye tüzüğü) Il. Abdülhamid döneminde 1880'li yıllarda uygulanmaya konmuş; 1908 yılına kadar Hicaz dışında bütün vilayet ve önemli sancak merkezlerinde lise düzeyinde idadiler açılmıştır. Rüşdiye ve idadi mekteplerinde
Reklam
Muiz-Lidînillâh
Muiz henüz İfrikıyye'de iken ortanca oğlu Abdullah'ı veliahd olarak atadı. Oysa İsmailiyye mezhebine göre bu hak büyük oğlu Temîm'in idi. Abdullah babası hayatta iken vefat edince Muiz bu kez üçüncü oğlu Ebû Mansür Nizar'ı veliaht olarak atadı. Muiz-Lidinillah 11 Rebiülâhir 365/18 Aralık 975'de Kahire'de vefat etti. Halifelik süresi, iki yıl yedi ayı Mısır'da olmak üzere, yaklaşık yirmi üç yıldır. Öldüğünde yaşı kırk beş idi.
Sayfa 223 - ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI ANKARA, 2018 İNCELEYİCİLER, PROF. DR. CASİM AVCI PROF. DR. RAMAZAN ŞEŞENKitabı okuyor
İlim havasın dini, din avamın ilmidir. -Abdullah Cevdet * havas (seçkin, aydın, sırra vakıf) din olarak ilmi seçer, avamsa (cahil, toy) ilim olarak dini baz alır.
Sayfa 85 - İletişim Yayıncılık
II. Meşrutiyet dönemi içinde, gerek ıslah-ı huruf, gerek hurûf-i munfasıla girişimleri karşısında yazar Hüseyin Cahit (Yalçın), İçtihad dergisi sahibi Dr. Abdullah Cevdet, gazeteci Celâl Nuri (lleri), Itikadat- Bâtılıya İlân-ı Harp adlı kitabın yazarı Kılıçzade Hakkı gibi aydın kişiler, Latin harfleri ve buna dayanan yeni bir Türk alfabesinin
5 Nolu'da uygulanan işkenceler tam da Kürt halkının yeniden direnişe geçişini, varlık ve özgürlük taleplerinin yükselişini engelleme ve boğmak için düzenlendi. Orada, o tutsakların şahsında bu özgürlük hareketi boğulmak istendi. Bu sebeple soyut bir işkence, ya da oraya toplanmış Esat Oktay, Ali Osman Aydın, mink Astegmen veya Abdullah Kahraman adlı binbaşının bireysel, sadist duygularının sonucu ortaya çıkmış işkence uygulamaları değildi. O işkenceler; devletin ta kuruluşundan beri başta Kürt halkını temsil eden politik öncülerine karşı ve tüm muhaliflere karşı ve daha doğrudan doğruya bir halkı dili ile, kültürü ile olmazsa fiziki imha ile yok etmek isteyen sistematik bir politikanın ürünüydü. Başka bir deyişle bu vahşet, sindirme ve ezme politikalarının o ana kadar görülmemiş bir yaygınlıkta ve derinlikte olan politikalarının sonucuydu.
285 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.