Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hastane odasında, tedavi kisvesi altında ölümü beklerken, içimdeki kötülük tohumunun kabarıp çatladığı o ilk anı, ilk gerçek günahımı bulmaya uğraşıyordum. Neydi? Benim şahsi ruh bozgunum nerede başlamış olabilirdi? Hayır, sıranın altına sümük yapıştırmak bir devir kapayıp öbürünü açacak kadar kuvvetli bir kabahat değildi. Kabahat bile değildi, olsa olsa amatör bir enstalasyon denemesi. Annemle babamı da bilerek basmamıştım. Adi bir röntgenci ya da heveskaçıran sayılmazdım. Bakkaldan sakız yürütmek, evet belki. Sonuçta hırsızlık bütün dinlerde günah. Ama orada başlamamıştı ya irtifa kaybım. Elbet öncesi vardı. Daha evvel bir yerlerde bir şey kaybetmiştim ve kalbimdeki kavimler usulca yer değiştirmişti.
Sayfa 15 - HEP KİTAPKitabı okuyor
Yüzümüz, yeni kimliğimiz tercih edilmiyor. Görünmeyen yerlerde çalışıyoruz," diyor annem. "Makinelerin içinde, konfeksiyonda. Kadınlarla ortak noktamız var ama." Karanlık olunca hepimiz eve gideceğimiz için seviniyoruz. Muhammed'le kapıda beklerken babamı, evimizin ışıkları yanınca karanlığı fark etmezdik. Her yerin karanlığı kendindenmiş meğer.
Sayfa 48 - EverestKitabı okudu
Reklam
Onları ölmemiş gibi düşünmek :((
Sonra sürüklenerek annemle babamın yanına geldim. Onları ölmemiş gibi düşünmeye başladım. Sonra ölümün kötü bir şey olmadığına inandırmaya çalıştım kendimi. İkisinin arasına uzandım, teknenin batmasını bekledim. Beklerken de bir elimle annemi, öteki elimle de babamı tutuyordum. Beni ölüme onlar götürsün istiyordum.
On üç günün anıları...
Yazmazsam çıldırabilirim bir hastane odasında... İnsanın tüm dünya dertlerine rağmen sığınacak bir liman bulmasıdır günlük yazdığı satırlar... Herkes "ne yazıyorsun o kadar?" diyor da, bir Allah kulu da çıkıp; "neden yazıyorsun?" demiyor... Hiçkimse bu soruların cevaplarını umursamıyor zaten... Sevmiyorum bu "sağlık bakanlığı" damgalı nevresimleri, odada bir saat var, 6.38'de durmuş. Gözüm 9'un üzerinde bir bıçak gibi duran saniyenin üzerine takılıyor. Sanki can havliyle bir gayret, tırmanmaya başlayacak yukarı doğru... 10, 11, 12... Ama gitmiyor... Benimki nafile bir bekleyiş. Kalp nakli bekleyen bir hasta gibi asılmış duvara. Bir kalem pil taksalar, yeniden çarpmaya başlayacak saatin kalbi. Sıra gelmiyor ona bir türlü. Acil servisin kantininden bir pil alıp takmak istiyorum, nakil sırası beklerken ölmesin diye. Sanki onu çalıştırabilirsem, kalp yetmezliğinden kaybettiğim babam geri gelecekmiş gibi. Babamı da en son bu nevresimlerin içinde yatarken görmüştüm. Sonra "elimizden geleni yaptık" diyen kardiyologların çaresiz bakışları eşliğinde ve bir merasim havasında çıkarmışlardı babamı o damgalı çarşaflara sararak. İki ucundan bayram şekeri gibi bağlayıp. Bu kez annemin yetmeyen nefesine rüzgar olmak istesem de, benden gelen en fazla cılız bir esinti oluyor... Kimseler uzun yazıları okumadığı için, böyle rahat rahat içimi döküyorum. Yazmak en büyük özgürlüğüm. "Gülün tam ortasında ağlıyorum..."
Bir kağıt uzattı. Adımı, yaşımı, babamı, annemi filân yazdım; her şeyi yazmadım. Anlamazlardı; beni bir yere kapatırlardı sonra.
„Ben, seninle ilgili olayları anlatırken aslında senin nasıl bir insan olduğunu belli etmemeye çalışıyorum; aklımca asıl babamı kendime saklıyorum. Sonra da seni anlamadıkları zaman onlara kızıyorum. “
Reklam
Of ya sanırım babamı beklerken çok su içmiştim ve o sular gözlerime kadar gelmişti.
Sayfa 317 - OtantikKitabı okudu
“...ağlamaya başladım. Yani öyle bağırarak değil, hafif gözyaşlarıyla. (Hiçbir işi gürültülü yapamazdım.) Sonra sepetli motosiklet göründü, bana geliyordu; hemen gözyaşlarımı sildim, anlattım ona. Üzülmeyin, dedi. Ben söylerim, yazarlar. Bir kâğıt uzattı. Adımı, yaşımı, babamı, annemi filan yazdım; her şeyi yazmadım. Anlamazlardı; beni bir yere kapatırlardı sonra. ”
Aslını kendime saklıyorum!
“Ben, seninle ilgili olayları anlatırken aslında senin nasıl bir insan olduğunu belli etmemeye çalışıyorum; aklımca asıl babamı kendime saklıyorum.”
ilk görev yerimi beklerken: "Bütün bunları izah etmem gerekecek." Yani babamı, hayatını ve onunla arama ergenlik çağında giren bu mesafeyi kaleme almayı kastediyordum. Bir sınıf mesafesi ama adı olmayan, kendine özgü bir mesafe. Ayrı düşmüş aşk gibi
678 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.