Yabancılığın yeri ve zamanı vardır. Burada ve şimdide başlar, uzak ya da sabit bir ide değildir. Çeviriler, hususi ve yabancı dil arasındaki yarık kapanmaksızın, bir dilden başka bir dile geçerek yabancılıktan pay alırlar. Mesela Walter Benjamin iyi bir çeviriden "şeffaf ve saydam" olmasını ve de orijinali örterek gizlememesini talep eder. Beri yandan Heidegger, çevirmeyi [Übersetzen], karşı kıyıya geçirme veya öte yakaya nakletme [Übersetzen) olarak anlar. Bu noktada çeviriler, ki farklı dil ve kültür dünyaları arasında gezinirler, Hususi'nin her milliyetçi, geleneksel dinsel veya kültür-emperyalist kültüne karşı deva ve ilaçtırlar.
Alman düşünür Walter Benjamin ise İkinci Dünya Savaşı’nın hemen başlarında Nazilere esir düşmemek için İspanya sınırına kadar kaçmıştı.
Sınırdan içeri almamışlardı onu.
Sabaha kadar orada bekledi, alınırım, umuduyla.
Bir an geldi ki artık dayanamadı. Neredeyse, sabah oluyordu.
Nazilerin eline düşmek ve onurunun ayakla altına alınacağı düşüncesi, yaşamının bile önündeydi artık. Çünkü Yahudi ve antifaşist bir düşünürdü o…
İntihar ettikten birkaç saat sonra İspanyollar sınır kapısını açtılar ama artık onun için çok geçti...
Bence kitap bir sevdadır, insana mutluluk veren bir şeydir. Evime geldiklerinde çok kitabım olduğunu görenler bana hemen bir soru soruyorlar: "Bu kitapların hepsini okudunuz mu?" Bende onlara Walter Benjamin'in evine gidip de aynı soruyu soran kişiye verdiği cevabı veriyorum: "İnsanlar yalnızca okumak için değil, birlikte yaşamak için de kitap alır." Bir sürü kitap alan insan, o kitapların hepsini okuyamayabilir.Ama ne olursa olsun kitap alan ve okuyan sayısı artarsa toplumdaki insani ilişkilerde incelikler de artar, insanlar kitap alsın; kendisi okumazsa çocuğu okur, torunu okur; onlar okumazsa komşunun çocuğu gelir okur.O da okumazsa adam ölünce kitaplar sahaflarda satılır, oradan da gider ben alır okurum.
Edebiyat eleştirmeni Walter Benjamin, mükemmel bir ifadeyle, "Hiçbir kültürel belge yoktur ki aynı zamanda barbarlığın da belgesi olmasın," diye yazmıştı; ama bu duyarlılık artık pek önemsenmiyor gibi.
Bedensel hisler içerisinde insan için yalnızca acı, teknesini yüzdürebileceği, onu denize taşıyacak suyu tükenmez bir nehir gibi bir metafor sunar. Haz, insanın peşine düşmeye çalıştığı her yerde, bir çıkmaz olduğunu açığa vurur.
- Walter Benjamin
"Fantazmagori yani aldatıcı görüntü, artık malın kendisidir. Bu mal içerisinde değişim değeri, kullanım değerini perdeler. Fantazmagori, kapitalist üretim sürecinin bütünüyle eşanlamlısıdır ve bu süreç kendisini gerçekleştiren insanların karşısına bir doğa gücü gibi çıkar.”