Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Canlılar içinde en tutkulu olan ve en çok arayanın insanoğlu olduğu şüphe götürmez. Bu tutkunun kaynağı, anneyle bebeklik zamanlarımızı tekrar keşfetmeye çalışan yorulmak bilmez arzudan başka bir şey değildir. Arzumuz, ruh hâlimize, yeteneğimize göre herhangi bir biçim alabilir; şiir yazar, müzik dinler, katedraller inşa eder ve öteki gezegenlere uçarız. Her keşfin, her arayışın altında insani arzunun tatmin olmazlığı vardır. İnsani arzu, babanın araya girdiği, toplumsallaştığımız, dili öğrendiğimiz çocukluk yıllarından beri, yitik zamanların peşindedir. Annemizle yaşadığımız cennet günlerini arar dururuz. Başkalarının bizi annemiz kadar sevdiğinden emin olmak isteriz, Ama ne cenneti bulabiliriz ne de sevildiğimizden emin olabiliriz. Aşk, bize cenneti ve emniyeti ararken çıkar gelir. Daha doğrusu biz annemizle yaşadığımız günlerin, yitik zamanların peşindeyken aslında aşka doğru gidiyoruzdur. Yolcu yolunu aradığını hatta bulduğunu sanır ama yolcusunu bulan yoldur.
Bize göre aşk yaşantılarını, “İnsan nedir, onu hayvandan ayıran özellikler nelerdir?” sorusunu es geçerek ya da bu soruyu sorup duran felsefi antropolojinin verdiği cevaplara kayıtsız kalarak araştırırsak, hep bir eksiklik kalacaktır. Aşk, insanın hayvanlardan çok farklı, en karmaşık yaşantılarından bir tanesi. Evrimci bakışla ve hayvan incelemeleriyle aşkı değil olsa olsa cinsel isteği ve cinsel istek karşısında yaşananları çalışabilirsiniz. Bırakın aşkı, “gülme” ve “mizah" gibi aşktan çok daha basit insan davranışları konusunda dahi hayvan incelemeleri işimize yaramaz, Bu türden hayvan çalışmaları ve insan beyni incelemelerinden elde edilen bilgiler, insan ilişkilerinde bedenimizde, beynimizde olup bitenleri anlamak açısından işlevsel olabilir ama bu bilgileri “Aşk budur" diye yorumlama imkânımız yoktur.
Reklam
Vatanseverlik
Bizimle diğer vatanseverler arasındaki ihtilaf noktasi şudur: Biz, vatanseverliğin sınırını inanç olarak kabul ediyoruz; onlar ise toprak parçası ve coğrafi sinırlar olarak kabul ediyorlar. Bize göre, "Lâ ilâhe illallâh, Muhammedün Resulullâh diyen her Müslüman'ın yaşadığı toprak parçası vatanımızdır. Bizim katımızda saygınlığı ve yüceliği vardır. Orayı sever ve sayarız; gelişmesi için gayret gösteririz. Dünyanın değişik coğrafi bölgelerinde yaşayan bütün Müslümanlar, bizim ailemiz ve kardeşlerimizdir. Onların dertleriyle ilgilenir, duygularini paylaşır ve hislerine ortak oluruz. Oysa diğer vatanseverler böyle değildirler. Onlar sadece yaşadiklari toprak parçasınin dar sınırlar içindeki bölgelerin durumuyla ilgilenirler.
Şu an gözde olan teorilerden bir tanesi Freud'un öğrencisi olan Melanie Klein'a aittir. Klein'a göre“!, insan yavrusunun doğduğundaki temel derdi hayatta kalmaktır; ne annesini bilir, ne de bir başkasını. Hayatta kalmak için ise bir tek şeye ihtiyacı vardır, bu da annesinin memesindeki süttür. Tüm enerjisini bu hayat damarına yapışmak için harcar, onu alabilmek için saldırır. Bebeğin dış dünya ile ilk ilişkisi de budur. Böylelikle bebeğin psikolojisi de bu temel ihtiyaca göre şekillenir. Eğer bu teori doğruysa, yani bebek annesinin memesindeki sütü istiyor ve o olmadan var olamayacağını şöyle ya da böyle hissediyorsa, kendinde olmayan ama başkasında bulunan bir şey bir insanda ne uyandırıyorsa bebek de böyle bir hissiyat içindedir. Bu temel duygu “haset”"tir. Bebek, onda olmayan bir şeye —anne sütüne--muhtaçtır, annesinde de bu ihtiyaç duyduğu şeyden ziyadesiyle vardır, dolayısıyla annesine haset eder. Elbette böyle bir teori, “anne sevgisi”yle dolu insanlar olarak bize ilk anda ters gelecek, “Yok canım, kimse annesine haset etmez,” diye düşünülecektir. Bunu ancak “Bizde olmayan bir şey başkasında varsa, üstelik biz o şeye kesinlikle muhtaçsak, bu şeye sahip olan kimseye karşı ne hissederiz?" sorusuna nesnel bir cevap arama cesareti gösterdiğimizde, kendimizi dilsiz bebeğin yerine koyduğumuzda anlayabiliriz. Bunu anlayabilirsek, erişkinlikte gösterdiğimiz haset davranışlarının kökenlerinin burada, bu ilksel (primordial) hasette olduğunu anlamamız artık çok kolaydır.
Kırk kere söyledim bir daha söylerim Savaşta ve barışta karada ve denizde, Düşkünlükte esenlikte Zamanımız apayrı bize göre Yan yana olduk mu el ele Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
Turgut Uyar
Turgut Uyar
Sevme becerisi, yine sanıldığı gibi büluğ çağındaki gelişimin ve hormonal baskının sonucunda cinsel organların gelişmesine paralel olarak ortaya çıkıvermez. Psikoloji bilgimiz, bize, sevme becerisinin çocuğun annenin kucağına alınmasıyla birlikte oluşmaya başladığını, anne-bebek ilişkisinden köken aldığını söylüyor. Sevme becerisi, eğer sağlam temelleri varsa çocuklukta ve gençlikte daha da geliştirilebiliyor ama bu kesin değil. Çocukluğunda bu beceriyi edinenlerimiz daha sonraki yaşamlarında eğer ona göre bir çizgi izlemiyorlarsa, onu köreltip yitirebiliyorlar.
Reklam
...Çünkü zaman bize ait değil. Zamanı biz belirlemiyoruz. "Eskiden, kendimize göre yaşayışımız ,düşünüşümüz giyinişimiz ve kendimize göre dinden, ırktan ve ananeden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu üslub-i hayata göre "saat"lerimiz ve "gün"lerimiz vardı. Şu an başkasının elbiselerini giymeye çalışan birinin halini yaşıyoruz. Öylesine dar bir giysi ki, her tarafından patlıyor ve bizi yıpratıyor. Halbuki bizim yaşayışımız, kültürümüz, örf ve adetlerimiz bizi biz yapan unsurlardır. "Yaşanması kolay bir günümüz vardı" diyor Haşim. Oysa şimdi, bizim inanç ve ananelerimize göre şekillenmiyor zaman. Sanki bize ait olmayan bir dünyada yaşıyoruz.. Mehmet Kahraman
Âşık olunan insanın âşığından hiç haberdar olmadığı, “platonik” denilen bir aşk türünden bahsedildiğini biliyoruz, Bize göre hiç değilse modem zamanlarda sağlıklı bir insanın tamamen platonik bir aşka tutulması neredeyse imkânsız denilecek kadar istisnai bir durumdur. Biz açık bir ruhsal rahatsızlığı olanların haricinde böyle durumları, çok ender olarak, çok içe kapanık, hayatta tek bir arkadaşı bile olmayan kimselerde görüyoruz.
Tanrısal Işıktan Uzaklaşmak...
Plotinos’a göre dünya iki kutup arasında gerilidir. Bir uçta“Bir” diye adlandırdığı tanrısal ışık yer alır. Plotinos bazen buna “Tanrı” da diyordu. Diğer uçta ise, “Bir”in ışığının hiç mi hiç ulaşmadığı mutlak karanlık vardır. Plotinos’un burada anlatmak istediği karanlığa aslında var olmadığıdır. Karanlıkyalnızca ışığın
408 syf.
7/10 puan verdi
·
53 günde okudu
Cesur Konuları Güzel İşlemek Herkesin Harcı Değildir
Madam Bovary ilk başta çok eleştiriye açık bir kitap gibi duruyor. Edebiyat çok farklı bir şey tabi. Mesela geçenlerde ensest temasını işleyen bir oyuna yapılan bir incelemede “enseste özendirilmek”ten bahsedildiğini gördüm. Yani içinde ensest geçen her şey ona özendiriyor mu oluyor? Böyle incelersek, ki sanırım kitap ilk çıktığı zamanlarda böyle
Madam Bovary
Madam BovaryGustave Flaubert · Can Yayınları · 202233,2bin okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.